İkinci Meslek

Yani, sahife-i ûlâ, zaman-ı mâzidir. İşte şu sahifede dört nükteyi nazar-ı dikkate almak lâzımdır:

Birincisi:
Bir fende, veyahut kasasta, bir adam esaslarını ve ruh ve ukdelerini ahz ederek müddeâsını ona bina ederse, o fende hazakat ve maharetini gösterir.

İkincisi: Ey birader! Eğer tabiat-ı beşere ârif isen, küçük bir haysiyetle, küçük bir dâvâda, küçük bir kavimde, küçük bir hilâfın serbestiyetle irtikâp olunmadığına nazar edersen, gayet büyük bir haysiyetle, nihayet cesîm bir dâvâda, hasra gelmeyen bir kavimde, hadsiz bir inada karşı, her cihetten ümmîliğiyle beraber, hiçbir cihetle akıl müstakil olmayan meselelerde tam serbestiyetle bilâperva ve kemâl-i vüsuk ile alâ ruûsi’l-eşhad zikir ve nakilden güneş gibi sıdkın tulû edeceğini göreceksin.

Üçüncüsü: Bedevîlere nisbet çok ulûm-u nazariye vardır; medenîlere nisbeten, lisan-ı âdât ve ef’âlin telkinatıyla, ulûm-u müteârifenin hükümlerine geçmişlerdir. Bu nükteye binaen, bedevîlerin hallerini muhakeme etmek için, kendini o bâdiyede farz etmek gerektir. Eğer istersen, İkinci Mukaddemeye müracaat et; zira şu nükteyi izah etmiştir.

Dördüncüsü: Bir ümmî, ulema meyanında mütedavil bir fende beyan-ı fikir ederse, ittifak noktalarda muvafık olarak ve muhtelefün fîhâ olan noktalarda muhalefet edip, musahhihane olan söylemesi, onun tefevvukunu ve kisbî olmadığını ispat eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahzetme : alma
alâ ruûsi’l-eşhad : şahitlerin gözü önünde
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
ârif : bilgili, bilen
bâdiye : çöl, kır
bedevî : çölde yaşayan, göçebe
beyan-ı fikir : düşüncesini açıklama
bilâperva : pervasız, çekinmeden
bina etme : üzerine kurma, yapma
binaen : –dayanarak, dolayı
birader : kardeş
cesîm : büyük
dâvâ : iddia
esas : temel husus
farz etme : var saymak
fen : bilim
gayr-ı mukayyed : kayıt altına alınmayan
hasra gelme : sayılamayan
haysiyet : şeref, değer
hazakat : uzmanlık
hilâf : aykırılık, terslik
irtikâb olunma : bir hadisenin gerçekleştirilmesi
ittifak : birleşme, birlik
izah etme : açıklama
kasas : kıssalar
kavim : insan topluluğu
kemâl-i vüsuk : son derece kendinden emin
kisbî : çalışarak elde edilen
lisan-ı âdât ve ef’âl : âdetler ve uygulamalar diliyle
maharet : beceri, hüner
malûm : bilinen, belli
medenî : şehirli; yerleşik hayat sürenler
meslek : yol, tarz
muhakeme etme : değerlendirme, detaylı olarak ele alma
muhalefet : zıt ve aykırı davranma
muhtelefün fîhâ : hakkında ihtilaf olunan mesele
musahhihane : yanlışları düzeltir bir şekilde
muvafık : birbirleriyle uyumlu
müddeâ : iddia edilen şey
müracaat etme : başvurma
müstakil : bağımsız, başlı başına
mütedavil : elden ele aktarılan
nazar etme : bakma, dikkat etme
nazar-ı dikkate alma : bir meseleyi tüm yönleriyle ele alma
nisbeten : kıyasla
nispet : oran, ölçü
nükte : ince ve derin mânâ
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
ruh-u cevvale : her âlemde ve zamanda dolaşan ruh
sahife-i ûlâ : ilk, birinci sayfa
serbestiyet : serbest olma
sıdk : doğruluk
tabiat-ı beşer : insanın yaratılışı, mizacı
tayy-ı zaman etme : zamanı aşma; çok uzun zamanı pek kısa bir zamanda görme ve yaşama
tefevvuk : üstünlük
telkinat : telkinler
tulû etme : doğma, ortaya çıkma
ukde : düğüm, çekirdek
ulema meyanında : alimler arasında
ulûm-u müteârife : herkesçe bilinen bilgiler
ulûm-u nazariye : teorik ilimler ümmî
ümmiyet : okuma yazma bilmeme, ilmî tahsil görmeme
zaman-ı mâzi : geçmiş zaman
zikir ve nakil : sözlü olarak dile getirme ve nakletme
Yükleniyor...