Kelâm-ı ezelîden geldiğini ilân etmekle beraber, iki âlemin saadetini temin eder. İnsaf edersen, bu ise yalnız o zamanın insanlarının değil, belki nev-i beşerin tavk-ı haricinde göreceksin. Meğer evham-ı seyyie, senin şu tarafa müteveccih olan fıtratının tarf’ını 1 çürütmüş ola...

Dördüncüsü: Onuncu Mukaddemede geçtiği gibi, hem de ikinci nokta-i itirazın cevabında da geleceği gibi şudur ki: Cumhurun istidad-ı efkârı derecesinde şeriatın irşad etmesidir. Şöyle ki:

Cumhurun amiliği için, hakaik-i mücerredeyi, melûfları vasıta olmaksızın adem-i telâkkileri sebebiyle, müteşabihat ve teşbihat ve istiârât ile tasvir etmesidir. Hem de fünun-u ekvanda cumhurun, hiss-i zahir sebebiyle hilâf-ı vakii zarurî telâkki etmekle beraber, mebâdi basamakları adem-i in’ikad ve tekemmülünden, mağlâtaların vartalarına düşmemek için, şeriat öyle mesailde ipham etti ve mutlak bıraktı; lâkin hakikati imâdan hâli bırakmadı.

Vehim ve tenbih

Resul-i Ekremin (a.s.m.) herbir fiil ve herbir halinde sıdk lemean eder. Fakat her fiili ve her hali harika olmak lâzım değildir. Zira izhar-ı harika, tasdik-i müddeâ içindir. Hacet olmadığı veya münasip olmadığı vakitte, cereyan-ı umumiyeye mütabaatle, kavanin-i âdâtullaha destedâd-ı teslim oluyor. Hem de öyle olmak gerektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Dikkat lâzımdır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i in’ikad ve tekemmül : tam kurulmama ve mükemmele doğru gitmeme
adem-i telâkki : anlamama, idrak edememe
âmîlik : cahillik
birader : kardeş
cereyan-ı umumiye : hadiselerin genel akışı
cumhur : halk
destedâd-ı teslim : teslim olma, boyun eğme
ebed : sonsuzluk
evham-ı seyyie : kötü vehimler, kuruntular
fıtrat : yaratılış, mizaç
fünun-u ekvan : kevnî ilimler (fizik, astronomi, kimya gibi)
hacet : ihtiyaç
hakaik-i mücerrede : soyut gerçekler
hâli kalma : uzak kalma
hilâf-ı vaki : gerçekleşen hadiselere, realiteye ters olan
hiss-i zahir : görünen varlık ve hadiselere göre hüküm veren hisler
imâ : işaret yoluyla anlatma
ipham etme : gizli bırakma
irşad etme : doğruyu ve hidayet yolunu gösterme
istiârât : istiareler; hakiki mânâ ile mecâzi mânâ arasındaki benzerlikten dolayı bir kelimenin mânâsını geçici olarak alıp başka bir kelime için kullanma uygulamaları
istidad-ı efkâr : düşünce kabiliyeti, yeteneği
izhar-ı harika : harika bir şeyi ortaya koyma, gösterme
kavanin-i âdâtullah : kâinatta işleyen İlâhî kânunlar, yaratılış kânunları
Kelâm-ı ezelî : Allah’ın ezelî olan Kelâm sıfatı
lemean etme : parıldama, ışık saçma
mağlâta : aldatma, yanıltma
me’lûf : alışılmış, bilinen
mebâdi : başlangıçlar; temel prensipler, ilk unsurlar, alt yapı
mesail : meseleler
mutlak : kayıtsız, sınırsız
mütabaat : uyma, tâbi olma
müteşabihat : birbirine benzer farklı mânâlardan hangisinin kastedildiği kesin olarak bilinemeyen kapalı sözler
müteveccih : yönelen, yönelik
netâic-i efkâr : fikirlerin neticesi
nev-i beşer : insanlık
nokta-i itiraz : itiraz noktası
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
saadet : mutluluk
sıdk : doğruluk
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi; İslâmiyet
taife : topluluk, grup
tarf’ : görüş, bakış
tasdik-i müddeâ : iddia olunan şeyleri tasdik etme, onaylama
tasvir etme : anlatma, göz önünde canlandırma
tavk-ı harici : gücün, takatin üstü
tekebbür etme : büyüme, gelişme
telâkki etme : anlama, kabul etme
tenbih : ikaz, uyarı
teşbihât : teşbihler, benzetmeler
teşerrüb : içme; karakter hâline getirme
teveccüh etme : yönelme
tevessü : genişleme, yayılma
varta : tehlike
vehim : zan, şüphe, kuruntu
zarurî : zorunlu, mecburi
Yükleniyor...