Biri de: İnşikak-ı kamerdir. Güya kalb-i semâ hükmünde olan kamer, mübarek olan kalbiyle inşikakta bir münasebet peyda etmek için, sine-i saf ve berrakını mübarek parmağın işaretiyle iştiyakan şakk ve çâk etmiştir.

Tenbih
İnşikak-ı kamer mütevatir-i bilmânâdır. 1 وَانْشَقَّ الْقَمَرُ olan âyet-i kerîmeyle sabittir. Zira, hattâ Kur’ân’ı inkâr eden dahi bu âyetin mânâsına ilişmemiştir. Hem de ihtimal vermeye şayan olmayan bir tevil-i zayıftan başka tevil ve tahvil edilmemiştir.

Vehim ve tenbih
İnşikak, hem âni, hem gece, hem vakt-i gaflet, hem şu zaman gibi âsumana adem-i tarassut, hem vücud-u sehab, hem ihtilâf-ı matâli cihetiyle bütün âlemin görmeleri lâzım gelmez ve lâzım değildir. Hem de, hem-matla olanlarda sabittir ki, görülmüştür. Birisi ve en birincisi ve en kübrâsı olan Kur’ân-ı Mübîndir.

İşte sabıkan bir nebzesine imâ olunan yedi cihetle i’câzı müberhendir, ilâ âhirihî... Sair mu’cizatı kütüb-ü mutebereye havale ediyorum.

Hâtime
Ey benim kelâmımı mütalâa eden zevat! Geniş bir fikirle ve müteyakkız bir nazarla ve muvazeneli bir basiretle, mecmu-u kelâmımı, yani mesalik-i hamseyi muhit bir daire veya müstedîr bir sur gibi nazara alınız. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın nübüvvetine merkez gibi temaşa ediniz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ay yarıldı.” Kamer Sûresi, 54:1.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i tarassut : gözlemlememe
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
asakir-i müteavine : birbirine yardım edip dayanışma içinde olan askerler
âsuman : gökyüzü
âyet-i kerîme : Kur’ân’ın her bir cümlesi
basiret : kalp gözüyle hakikatleri görme ve tespit etme
cihet : yön
hâtime : sonuç, son bölüm
hem-matla : doğuş yeri aynı olan
i’câz : mu’cize oluş
ihtilâf-ı matâli : Ay’ın doğuşunun zaman olarak farklı yerlerde farklı oluşu
ilâ âhirihî : “aynı şekilde devam eder” mânâsına gelen bir ifade; sonuna kadar
imâ : gizli işaret
inşikak : bölünme, ikiye ayrılma (Ay’ın ikiye bölünmesi mu’cizesi)
inşikak-ı kamer : Peygamberimizin (a.s.m.) bir işaretiyle Ay’ın ikiye bölünmesi mu’cizesi
iştiyakan : şevkle, hasretle, özlem duyarak
kalb-i semâ : gökyüzünün kalbi
kamer : ay
kelâm : ifade, söz
Kur’ân-ı Mübîn : hak ve hakikati açıklayan Kur’ân
kübrâ : en büyük
kütüb-ü mutebere : konu hakkında kaleme alınan ve bütün ilim ehli tarafından kabul edilen eserler
mecmu-u kelâm : sözlerin tamamı
mesalik-i hamse : belli bir hedefe ulaşmak için belirlenen beş yöntem ve yol
mu’cizat : mu’cizeler
muhit : kuşatıcı olan
muvazeneli : dengeli, ölçülü
müberhen : delillerle ispatlanmış
müstedîr : daire şeklinde olan
mütalâa etme : dikkatle okuma ve anlama
mütevatir-i bilmânâ : yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların haberi mânâ bakımından aktarmaları
müteyakkız : uyanık, dikkatli, tetikte
nazar : bakış
nazara alma : dikkate alma
nebze : az miktar
nübüvvet : peygamberlik
peyda etmek : kazanmak
sabıkan : bundan önce
sair : diğer, başka
sine-i saf ve berrak : temiz ve berrak göğüs, kalp
şakk ve çâk etme : yarma ve vurma
şayan : lâyık, yaraşır
tahvil etme : değiştirme, yönlendirme
temaşa etmek : bakmak, seyretmek
tenbih : ikaz, uyarı
tevil etme : yorumlama
tevil-i zayıf : zayıf yorum
vakt-i gaflet : gaflet vakti
vehim : zan, şüphe, kuruntu
vücud-u sehab : gökyüzünde bulutların bulunması
zevat : zatlar, şahıslar
Yükleniyor...