Veyahut sultanın etrafına halka tutmuş olan asakir-i müteavinenin nazarıyla bakınız. Tâ ki bir taraftan hücum eden evhamı, mütecavibe ve müteavine olan cevanib-i sâire def edebilsin. İşte şu halde Japonların suali olan, 1 مَا الدَّلِيلُ الْواَضِحُ عَلٰى وُجُودِ اْلاِلٰهِ الَّذِى تَدْعُونَناَ اِلَيْهِ’ye karşı derim: İşte Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm...

İşaret ve irşad ve tenbih
Vakta kâinat tarafından, hükûmet-i hilkat cânibinden müstantık ve sâil sıfatıyla gönderilen fenn-i hikmet, istikbale teveccüh eden nev-i beşerin talîalarına rastgelmiş; birden fenn-i hikmet şöyle birtakım sualleri irad etmiş ki: “Ey insan evlâtları! Nereden geliyorsunuz? Kimin emriyle, ne edeceksiniz? Nereye gideceksiniz? Mebdeiniz nereden? Ve müntehanız nereyedir?”

O vakit, nev-i beşerin hatip ve mürşid ve reisi olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ayağa kalkarak, hükûmet-i hilkat canibinden gelen fenn-i hikmete şöyle cevap vermiştir ki:

“Ey müstantık efendi! Biz maaşir-i mevcudat, Sultan-ı Ezelin emriyle, kudret i İlâhiyenin dairesinden memuriyet sıfatıyla gelmişiz. Şu hulle-i vücudu bize giydirerek ve şu sermaye-i saadet olan istidadatı veren, cemi’ evsaf-ı kemâliyeyle muttasıf ve Vâcibü’l-Vücud olan Hâkim-i Ezeldir. Biz maaşir-i beşer dahi, şimdi saadet-i ebediyenin esbabını tedarik etmekle meşgulüz. Sonra, birden ebede müteveccihen şehristan-ı ebedü’l-âbâd olan haşr-ı cismânîye gideceğiz.”

İşte ey hikmet, halt etme ve safsata yapma!.. Gördüğün ve işittiğin gibi söyle.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bizi, kendisine iman etmeye çağırdığınız Allah’ın varlığına delâlet eden açık delil nedir?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
cânib : taraf, yön
cemi’ : bütün
cevanib-i sâire : diğer yönler, başka taraflar
ebed : sonsuzluk
esbab : sebebler
evham : vehimler, asılsız kuruntular, şüpheler
evsaf-ı kemâliye : mükemmel sıfat ve özellikler
fenn-i hikmet : akıl aracılığıyla varlıklar üzerinde sürekli sorgulama yapan hikmet ilmi; felsefe
Hâkim-i Ezel : hakimiyetinin başlangıcı ve sonu olmayan ve bütün zamanlara hükmeden Allah
halt etme : yanlışı doğruya karıştırma
haşr-ı cismânî : âhirette tekrar bedenlerin ve vücudların dirilişi
hatip : hitap eden, sözcü
hikmet : varlıklardaki sebep ve sonuçları ele alan ilim dalı; felsefe
hulle-i vücud : varlık elbisesi
hükûmet-i hilkat : yaratılış hükümeti
irad etme : sunma, söyleme
irşad : doğru yolu gösterme
istidadat : istidatlar, kàbiliyetler, yetenekler
istikbal : gelecek
Japon : 1911 yılında İstanbul’da bulunan ve İslâm âlimlerine Allah’ın birliği ve Peygamber Efendimizin nübüvvetiyle ilgili sorular yönelten Japon Başkumandanı Mareşal Nogi
kudret-i İlâhiye : Cenâb-ı Allah’ın sonsuz kudreti
maaşir-i beşer : insanoğlunun toplulukları; gelmiş geçmiş tüm insanların bulunduğu dev topluluklar
maaşir-i mevcudat : bütün varlıklardan meydana gelen topluluk
mebde : başlangıç
memuriyet : memurluk, bir makamdan alınan emir doğrultusunda hareket etme
muttasıf : nitenmiş; belli bir sıfatı üzerinde taşıyan
münteha : en son nokta
mürşid : doğru ve hak yolu gösteren
müstantık : sorguya çeken
müteavine : birbirleriyle yardımlaşan
mütecavibe : birbirine cevap veren, birbirini destekleyen
müteveccihen : yönelmiş olarak
nev-i beşer : insanlık
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk; âhiret mutluluğu
safsata : yalan yanlış, uydurma
sâil : soru soran
sermaye-i saadet : mutluluk sermayesi
sıfat : özellik, vasıf
sual : soru
Sultan-ı Ezel : hüküm ve saltanatının başlangıcı olmayan bütün zamanlara hükmeden Allah
şehristan-ı ebedü’l-âbâd : sonsuz olarak yaşanacak olan ülke; Cennet
talîa : öncü kuvvet, keşif kolu
tenbih : ikaz, uyarı
teveccüh etme : yönelme
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah vakta
Yükleniyor...