Hayallerde büyüyüp şişti. Yalan, yalana mukaddeme olduğu için, şu harikulâde şecaat, harikulâde bir ömür ve dehşetli bir kamet ve onların levazım ve tevâbileri olan çok emirleri toplayıp, içinde o hayal-i hâil nara vurarak “Ben nev’ün münhasırün fi’ş-şahs’ım” der. Gulyabânî gibi hurafatı arkasına takarak dillerin destanlarında dönüyor. Emsaline dahi meydan açar.

Ey hakikati çıplak görmek isteyen zât! Bu mukaddemeye dikkat et; zira hurâfatın kapısı bu yerden açılır. Ve bab-ı tahkik dahi bununla sed olur. Hem de kıssadan hisse ve meylü’t-terakki ile Mütekaddimînin esasları üzerine bina ve Seleflerin mevrusatında tasarruf ve ziyadeye cesaret bu şûristanda mahvolur. Eğer istersen, meşhur Molla Nasreddin Efendiye de: “Bu garip sözler umumen senin midir?” Elbette sana diyecektir: “Şu sözler ciltleri dolduruyor. Epeyce ömür ister. Zira bütün sözlerim nevadirden değildir. Ben hocayım. Onların zekâtını da bana verseler razıyım ve kâfidir. Fazlasını istemem. Zira zarafetimi tabiîlikten çıkarıp tasannua kalb eder.”

Yahu, bu kökten, hurafat ve mevzuat biter ve tenebbüt eder ve doğru şeyin kuvvetini bitirir.

Hâtime

İhsan-ı İlâhîden fazla ihsan, ihsan değildir. Bir dane-i hakikat bir harman hayalâta müreccahtır. İhsan-ı İlâhî ile tavsifte kanaat etmek farzdır. Cemiyete dahil olan, cemiyetin nizamını ihlâl etmemek gerektir. Bir şeyin şerefi neslinde değildir, zâtındadır. Bir şeyin aslını gösteren semeresidir. Birinin malına başka mal—velev kıymetli de olsa—karışırsa, malını kıymetsiz ettiği gibi, haczetmesine dahi sebep olur.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bab-ı tahkik : araştırma, inceleme kapısı
dane-i hakikat : hakikat çekirdeği, tohumu
dehşetli : korkunç, ürkütücü
destan : hikâye, kıssa; kahramanlık hikâyeleri, şiirler
emsal : benzer
farz : Allah’ın kesinlikle yapılmasını emrettiği şey
gàrât etme : baskınlar yapma, yağmalama
garip : tuhaf, ilginç
gasp : zorla alma
gulyabânî : insanları korkutan hayalî bir varlık
haczetmek : alıkoymak, zaptetmek
hakikat : doğru, gerçek
harikulâde : olağanüstü
hâtime : sonuç, son bölüm
hayalât : hayaller
hayal-i hâil : korku ve dehşet veren hayal
hurafat : hurâfeler; bozuk inançlar, aslı esası olmayan saçma inanışlar
ihlâl etmek : bozmak, karıştırmak
ihsan : bağış, ikram, lütuf
ihsan-ı İlâhî ile tavsif : Allah’ın ihsan ettiği miktar ile nitelendirme
ihsan-ı İlâhî : Allah’ın ihsanı, ikramı, bağışı
istinaden : dayanarak
kalb etmek : dönüştürmek
kamet : boy, endam
kanaat etmek : razı olmak, yetinmek
kıssadan hisse : anlatılan bir şeyden ders çıkarma
levazım : bir şeyden asla ayrılmayan şeyler, bir işte beraber bulunmasına ihtiyaç olan şeyler, gereçler
mevrusat : miras olarak bırakılmış şeyler
mevzuat : bahisler, mevzular, konular
meylü’t-terakki : ilerleme meyli, yükselme eğilimi
Molla Nasreddin Efendi : (bk. bilgiler – Nasreddin Hoca)
mukaddeme : başlangıç, giriş
müreccah : tercih edilen
mütekaddimîn : geçmişte yaşamış olanlar, öncekiler
nara : yüksek sesle bağırma, haykırma
nev’ün münhasırün fi’ş-şahs : başka bir benzeri olmayan; nev’i şahsına münhasır olan
nevadir : nâdir olan, az bulunan şeyler
nizam : düzen
sed olma : engel olma
selef : önceki; bir makam veya mevkide önce bulunan ve yerine geçirilen kimse
semere : meyve, netice
şecaat : yiğitlik, cesurluk
şûristan : çorak yer
tabiîlik : doğallık
tasannu : yapmacık hareket, zorla bir şeyi daha iyi göstermeye çalışma
tasarruf : çekip çevirme; dilediği gibi kullanma ve yönetme
tenebbüt etmek : (bitki vs.) bitmek
tevâbi : bir şeye bağlı olan, tabi olan şeyler
umumen : bütünüyle, genel olarak
velev : şayet, olsa bile
zarafet : zariflik,incelik
Yükleniyor...