Şimdi bu noktalara istinaden derim ki: Tergib veya terhib için avamperestane terviç ve teşvikle bazı ehâdis-i mevzuaİbn-i Abbas gibi zâtlara isnad etmek, büyük bir cehalettir. Evet, hak müstağnîdir. Hakikat ise, zengindir. Tenvir-i kulûba ziyaları kâfidir. Müfessir-i Kur’ân olan ehâdis-i sahiha bize kifayet eder. Ve mantığın mizanıyla tartılmış olan tevarih-i sahihaya kanaat ederiz.

Beşinci Mukaddeme


Mecaz, ilmin elinden cehlin eline düşse, hakikate inkılâp eder, hurâfata kapı açar. Şöyle ki:

Mecâzat ve teşbihat, ne vakit cehlin yesâr-ı muzlimanesi, ilmin yemin-i nurânîsinden kaçırıp gasp etse veyahut mecazla teşbih bir uzun ömür sürseler, hakikate inkılâp ederek, taravet ve zülâlinden boş olup, şarap iken serap; ve nazenîn ve hasnâ iken acuze-i şemtâ ve kocakarı olur.

Evet, mecaz şeffafiyetiyle şule-i hakikat ondan telemmu eder. Fakat hakikate inkılâbıyla kesif olup, hakikat-i asliyeyi münkesif eder. Lâkin, bu tahavvül bir kanun-u fıtrîdir. Buna şahit istersen lügatın teceddüd ve tagayyuratının ve iştirak ve teradüfün sırlarına müracaat et. İyi kulak versen, işiteceksin ki:

Selefin zevklerine giden çok kelimatı veya hikâyâtı veya hayâlâtı veya maânî, ihtiyar ve ziynetsiz olduklarından halefin heves-i şebabanelerine tevafuk etmediklerinden, meyl-i teceddüde ve fikr-i icada ve cür’et-i tağyire sebep olmuşlardır. Bu kaide, lügatta olduğu gibi, hayalât ve maânî ve hikâyatta dahi cereyan eder. Öyleyse, herşeye zahire göre hükmetmemek gerektir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acuze-i şemtâ : kocakarı
avamperestane : halk tabakasının hoşuna gidecek şekilde
cehalet : cahillik
cehl : cahillik, bilgisizlik
ehâdis-i mevzua : uydurma hadisler, Hz. Peygambere dayandırılan uydurma sözler
ehâdis-i sahiha : sahih hadisler; uydurma veya zayıf olmayan hadisler
gasp etmek : zorla almak, alıkoymak
hak : doğru olan şey
hakikat : gerçek
hakikat-i asliye : asıl gerçek
halef : birinin yerine sonradan geçen kimse
hasnâ : güzel ve namuslu kadın
hayâlât : hayaller
heves-i şebabane : gençlik hevesi
hikâyât : hikâyeler, olaylar
hurafat : hurâfeler; bozuk inançlar, aslı esası olmayan saçma inanışlar
İbn-i Abbas : (bk. bilgiler)
inkılâb : değişim, dönüşüm
inkılâp etmek : dönüşmek
isnad etmek : dayandırmak
iştirak : katılma, ortak olma
kâfi : yeterli
kanun-u fıtrî : yaratılışa ait kanun
kelimat : kelimeler, sözler
kesif : yoğun, katı
kifayet : yeterli olma
lügat : kelime, bir dilin söz varlığı; lisan; konuşulan dil
maânî : mânâlar, anlamlar
mecaz : hakikî, asıl mânâsının anlaşılmasına engel teşkil eden bir karineyle (işaretle) beraber, bir münasebetten dolayı, asıl konulduğu mânânın dışında kullanılan lâfız (mecaz)
mecâzat : mecazlar, bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan sözler (mecaz)
mizan : ölçü, terazi
mukaddeme : başlangıç, giriş, giriş bölümü
müfessir-i Kur’ân : Kur’ân’ı tefsir eden, açıklayıp yorumlayan
münkesif etme : aydınlığı kesme, kesif ve katı hâle getirme
müracaat etmek : baş vurmak
müstağnî : minnet altına girmeyen, muhtaç olmayan
nazenîn : ince, nazik, nazlı
selef : önceki; bir makam veya mevkide önce bulunan ve yerine geçilen kimse
serap : çölde vs. su gibi görünen buğu, sis
şarap : içki, içilecek şey
şeffafiyet : şeffaflık, saydamlık
şule-i hakikat : hakikatin, gerçeğin ışıltısı, parıltısı
tagayyürat : değiştirmeler
tahavvül : değişim, başkalaşma
taravet : tazelik
teceddüd : yenilenme
telemmu etmek : parıldamak, ışıldamak
tenvir-i kulûb : kalplerin aydınlatılması
teradüf : eş anlamlılık, iki veya daha çok kelimenin aynı anlama gelmesi
tergib : istek uyandırma, şevklendirme
terhib : dehşete düşürme, korkutup sakındırma
terviç : revaç ve kıymet verme, değerini artırma
teşbih : benzetme (teşbih)
teşbihat : teşbihler, benzetmeler (teşbih)
teşvik : şevklendirme, cesaretlendirme
tevarih-i sahiha : tarihî olaylara uygun şekilde ve onları açıklayıcı mahiyette yazılmış olan güvenilir tarih kitapları
yemin-i nurânî : nurlu sağ el
yesâr-ı muzlimane : karanlık, nursuz sol el
ziya : ışık, parlaklık
zülâl : saf, tatlı ve duru su
Yükleniyor...