Hem de Cehennemin bir kısmı Zemherirdir.1 Zemherir ise, burudetiyle yandırır. Hikmet-i tabiiyede sabittir ki, ateş bir dereceye gelir ki, suyu buz eder. Harareti def’aten bel’ ettiği için, burudetle ihrak eder. Demek, umum meratibi ihtiva eden ateşin bir kısmı da Zemherirdir.

Tenbih

Malûm olsun ki, ebede namzet olan âlem-i uhrevî, fenayla mahkûm olan bu âlemin mekayisiyle mesaha ve muamele olunmaz. Muntazır ol; Üçüncü Makalenin âhirinde âhiret bir derece sana arz-ı dîdâr edecektir...

İşaret

Umum fünûnun gösterdiği intizamın şehadetiyle ve hikmetin istikrâ-i tâmmının irşadıyla ve cevher-i insaniyetin remziyle ve âmâl-i beşerin tenâhîsizliğinin imâsıyla, yevm ve sene gibi çok envâda olan birer nevi kıyamet-i mükerrerenin telmihiyle ve adem-i abesiyetin delâletiyle ve hikmet-i ezeliyenin telvihiyle ve rahmet-i bîpâyân-ı İlâhiyenin işaretiyle ve Nebiyy-i Sadıkın lisan-ı tasrihiyle ve Kur’ân-ı Mu’cizin hidayetiyle, cennet-âbâd olan saadet-i uhreviyeden nazar-ı aklın temaşası için sekiz kapı, iki pencere açılır.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Cehennem, Rabbine şikayet ederek: ‘Ey Rabbim! Bir kısmım diğerini yeyip bitirdi.’ dedi. Bunun üzerine, Cenâb-ı Hak ona iki nefes almaya izin verdi: Bir nefes kışta, bir nefes yazda. Sizin maruz kaldığınız şiddetli soğuk (kış soğuğu) onun zemheririndendir (soğuğuyla yakan ateş). Maruz kaldığınız şiddetli sıcak (yaz sıcağı) da onun semûmundandır (sıcaklığıyla yakan ateş).” Buhari, Bed'ü'l-Halk:10; Mevâkît 9; Tirmizi, Cehennem: 9, (2595), İbni Mâce, Zühd 38, Dâvud, Rikâk 119. Müsned 2:238, 277, 503.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

binaen : -dayanarak
burudet : soğukluk
dahilî : iç, iç kısım
def’aten : âniden, birden bire
derece-i hararet : sıcaklık derecesi
derekât : alt tabakalar
dev-i acîb-i Cehennem : acayip ve dehşet veren cehennem devi
ebed : sonsuz
ehl-i isyan : âsîler; isyan edenler
fena : ölüm, yok olma
fünûn : fenler, bilimler
galiben : çoğunlukla, genellikle
hamile : yüklü, yük taşıyan
hararet : ısı, sıcaklık
hendese : geometri; mühendislik bilgisi
hikmet : felsefe; deney ve tecrübeye dayalı ilimler
hikmet-i tabiiye : tabiatı konu alan fen ilmi
ihrak etmek : yakmak
ihtiva eden : içeren
intizam : disiplin, düzen
istikrâ-i tâm : tümevarım, ayrı ayrı olaylardaki (bireylerdeki) ortak nitelikleri tesbit ederek genel bir sonuç çıkarmak
küre-i arz : yer küre, dünya
malûm : bilinen, belli
matvî : dürülmüş, sıkıştırılmış
mekayis : ölçüler, kıyaslamalar
meratib : mertebeler, dereceler
mesaha : (arazi vs.) ölçme, ölçüm
meşhur hadis : ilk asırda âhâdî (bir Sahabî tarafından rivayet edilmiş) iken, ikinci asırda meşhur olan ve yalanda birleşmeleri mümkün olmayan topluluk tarafından rivâyet edilen hadis
muamele : davranma, hareket etme
muntazır : bekleyen, hazır
namzet : aday
nar-ı merkeziye : merkezdeki ateş, sıcaklık
nispet : oran
saniyen : ikinci olarak
şecere-i zakkum-u Cehennem : Cehennem’deki zakkum ağacı
şedit : şiddetli
şehadet : şahidlik, tanıklık
takriben : yaklaşık olarak
tayeran : uçma, uçuş
tazammun etmek : içermek, içinde bulundurmak
tezayüd : artma
umum : bütün
yevm-i kıyamet : kıyamet günü
zemherir : şiddetli soğuğu olan karakış dönemi; soğukluğuyla yakan ateş
adem-i abesiyet : faydasız, boş ve anlamsız olmama
âmâl-i beşerin tenâhîsizliği : insanın arzu, istek ve emellerinin sonsuzluğu, bitmez ve tükenmez olması
bahş : verme, ihsan etme
bahusus : özellikle
belâgat : sözün düzgün, kusursuz, yerinde, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi
beliğane : belâgatli
cennet-âbâd : cennet inşa eden, cennet gibi
cevher-i insaniyet : insanlık cevheri, özü
delâlet : işaret etme, gösterme
ehl-i tefsir : Kur’ân’ı yorumlayanlar, açıklayanlar
envâ : türler, çeşitler
esâlîb-i Arab : Arap edebiyatında kullanılan üsluplar, ifade ve anlatım tarzları, Arap kelâmının kalıpları
ezhan-ı nas : insanların zihinleri, fikirleri, anlayışları
hasâis : hususiyetler, özellikler
hâssa-i cazibedar : cazibeli, çekici özellik
hidâyet : doğru ve hak yola eriştirme
hikmet-i ezeliye : Allah’ın ezelî hikmeti, herşeyi yerli yerinde ve bir gaye ve faydaya yönelik olarak yaratma sıfatı
i’câz : mu'cizelik; benzerini yapmaktan başkalarını aciz bırakma
ihtiram-ı hissiyat : duygulara, hislere saygı gösterme
imâ : dolaylı işaret etme
irşad : doğru yol gösterme
isâle etme : akıtma
istiare : hakiki mânâ ile mecâzi mânâ arasındaki benzerlikten dolayı bir kelimenin mânâsını geçici olarak alıp başka bir kelime için kullanma san’atı; “arslan” kelimesini “cesur adam” için kullanmak gibi
kıyamet-i mükerrere : tekrarlanan kıyamet, defalarca ölüp dirilme
Kur’ân-ı Mu’ciz : mu’cize olan Kur’ân
lisan-ı tasrih : açıkça ifade eden dil
mecaz : asıl mânâsının anlaşılmasına engel teşkil eden bir karineyle (işaretle) beraber, bir münasebetten dolayı, asıl konulduğu mânânın dışında kullanılan lâfız (mecaz)
mezâyâ : meziyetler, üstün özellikler
müesses : kurulu, kurulmuş
mümaşat-ı ezhan : zihinlerle beraber yürüme, zihinlerle uyuşma
müraât-ı efhâm : anlayış derecelerine riayet etme, uygun davranma
nazar-ı akıl : akıl gözü
Nebiyy-i Sadık : doğru söyleyen nebî; Hz. Muhammed (a.s.m.)
rahmet-i bîpâyân-ı İlâhiye : Allah’ın sonsuz rahmeti, sonsuz İlâhî rahmet
remz : işaret
saadet-i uhreviye : âhiret hayatındaki mutluluk
sikke : damga, mühür
suret-i mânâ : mânâ şekli
tahakkuk etmek : gerçekleşmek
tarz-ı ifade : ifade,anlatım tarzı
te’nis : alıştırma, ünsiyet ettirme
telmih : ana fikri ispata veya güçlendirmeye yönelik herkes tarafından bilinen bir şeyle, bir hakikatle işarette bulunma
telvih : kinaye yoluyla işaret etme; asıl mânâ ile kinâye yoluyla kastedilen mânâ arasındaki vasıtaların çok olması durumu
temâşâ : seyretme, bakma
tenezzülât-ı İlâhiye : Cenâb-ı Hakkın kullarının anlayış seviyelerine göre hitap etmesi
Tenzîl : Kur’ân-ı Kerim (Kur’ân-ı Kerim 23 yılda bölüm bölüm indirildiği için “indirilen, parça parça indirilmiş” anlamına gelen Tenzîl ismi verilmiştir)
tevellüd etmek : doğmak
tevil : yorumlama, yorum; sözün ihtimal dahilinde bulunan anlamlarını (mecâzî) esas alarak yorumlama
vakta ki : ne vakit ki, ne zaman ki
vâzıh : açık, aşikâr
yenâbî-i ulûm : ilimlerin kaynakları
yevm : gün
zahir : açık, görünen
Yükleniyor...