Sekizinci Mesele

Maâni-i beyâniyenin aşılaması ve telkihi ve mânâların becayiş ve inkılâpları, kelimenin mânâ-yı hakikîsi, ya garaz veyahut mânâ-yı muallakadan birisini teşerrüb ve içine cezb etmektir. Zira, içine girdiği vakit, sahibülbeyt olan hakikate ve esasa dönüyor. Ve asıl lâfzın sahibi olan mânâ ise, bir suret-i hayatiyeye dönüyor, ona medet verir. Ve müstetbeattan istimdat eder. Bu sırdandır ki, kelime i vahidenin maâni-i müteaddidesi oluyor. Ve becayiş ve telkihat bundan çıkar. Bu noktadan gaflet eden, büyük bir belâgatı kaybeder.

İşaret
Bir şey merkep ve binilmişse عَلٰى lâfzına müstahak olduğu gibi, zarf gibi içine aldığından, فِى lâfzını ister. 1 تَجْرِى فِى الْبَحْرِ gibi. Hem de bir şey âlet olduğundan, بَاءْ lâfzını ister. 2 صَعَدْتُ السَّطْحَ بِالسُّلَمِ gibi. Ve mekân ve merkep olduğundan, فِى ve عَلٰى lâfızları dahi ister. Hem de gaye olduğundan, اِلٰى ve حَتّٰى lâfızlarını ister. İllet ve zarf olduğundan, لاَمْ ve فِى lâfızları dahi ister. 3 وَالشَّمْسُ تَجْرِى لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا gibi. İşte sermeşk; sen de kıyas edebilirsen et.

Tenbih
Bu mütedâhil mânâların hangisi daha ziyade senin garazına temas eder; ve maksada sıla-i rahim vardır; ileriye sür ve izhar et. Bâkîleri ona teşyi edici yaptır. Yoksa, senin tarz-ı ifaden haşmet ve ziynet-i beyaniyeden çıplak olacaktır.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Denizde akıp gider.” Bakara Sûresi, 2:164.
2 : Dama merdivenle çıktım.
3 : “Güneş de onlar için bir delildir ki, kendisine tâyin edilmiş bir yörüngede akıp gider.” Yâsin Sûresi, 36:38.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
azamet : büyüklük
bâkî : geri kalan
cüz : bölüm, kısım
eda etmek : yerine getirmek
fürû-u kesire : birçok dal
garaz : maksat, gaye
haşmet : görkem
hedef-i garaz : maksadın hedefi
ictimâ : toplanma, bir araya gelme
irade-i cüz’iye : cüz’î irade; insanın elindeki çok az seçme gücü
istiâre etme : başkasından kullanmak üzere alma, ödünç alma
istidad : kabiliyet, yetenek
istihdam : hizmet ettirme, çalıştırma
istinbat : bir söz veya bir işten gizli bir mânâ ve hüküm çıkarma
izhar : açığa çıkarma, gösterme
kasr-ı müşeyyed : sağlam yapılmış büyük köşk, saray
kelâm : ifade, söz
makasıd : maksatlar, gayeler
maksadü’l-makasıt : gayelerin gayesi
mecmu-u makasıt : gayelerin, isteklerin toplamı
metalib : istenen şeyler, istekler, arzular
muâvenet etmek : yardım etmek
murtabıt : bağlanmış, bağlı
müşterekün fih : kendisi üzerinde birleşilmiş olan
mütedahil : iç içe giren, birbirinin içine girmiş
mütedahilen müteselsil : iç içe girmiş daireler şeklinde zincirleme devam eden; küçükten büyüğe iç içe sıralanmış daireler
mütenasil : birbirinden doğan, tenasül eden
netice-i vahide : tek netice, bir sonuç
noksaniyet : eksiklik
semere : meyve
sıla-i rahim : yakınlık, akrabalık bağı, ilişkisi
sermeşk : örnek
taaddüd : birden fazla olma
tarz-ı ifade : ifade tarzı, anlatım biçimi
tasavvur-u basit : basit düşünce
tasvir : resimleme; kompozisyon, resim
tazammun : içine alma, içerme
tekmil : tamamlama, mükemmelleştirme
tesavir-i mütedahile : birbirine geçmiş tasvirler, resimlemeler
teselsül : zincirleme devam etme, ard arda gelme
teşyi : cesaretlendirmek
tevlid : doğurma
vaz’ etmek : koymak, yerleştirmek
vüs’at : genişlik
ziynet-i beyaniye : beyân ilmine ait ziynet, süs (edebî san’atlar)
becayiş : karşılıklı yer değiştirme, değiş-tokuş
belâgat : sözün düzgün, kusursuz, şekilde, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi
cezb etmek : çekmek
ezcümle : meselâ, örneğin
felsefe-i beyan : beyan ilminin felsefesi, gaye ve hikmeti
gaflet etme : umursamama, farkına varmama
garaz : gaye, hedef, maksat
hikmet-i vâzı’ : konulma gaye ve maksadı
illet : asıl sebep
inkılâp : değişim, dönüşüm
istikrâ : ayrı ayrı hadiselerdeki ortak vasıfları tesbit edip genel bir sonuç çıkarmak; tümevarım, endüksiyon
istimdat : yardım isteme
kelime-i vahide : bir tek kelime
lâfz : söz, kelime
maâni-i beyâniye : beyân ve maânî ilimleri (beyân; teşbih, istiâre, mecaz, kinâye gibi konularından bahseder; maânî; sözün maksada uygunluğundan bahseder.)
maâni-i müteaddid : birden fazla mânâlar
mânâ-yı hakikî : gerçek anlam
mânâ-yı muallâka : asılı, takılı mânâ
medet : yardım
merkep : binek
münasebât-ı nahviye ve sarfiye : dilbilgisi kurallarına ait münasebetler; fiil çekimi ve cümle yapısı ile ilgili kurallara ait bağlar
müstahak : hak eden, hak etmiş
müstetbeat : söze tabi olan mânâlar, söz söylerken, söz arasında işaretle anlatılanlar; çağrışımlar
sahibülbeyt : ev sahibi
suret-i hayatiye : hayatî suret, canlı şekil
telkih : aşılamak
telkihat : aşılamalar
teşerrüb : içme, içine çekme
ulûm-u akliye : aklî ilimler, akla dayanan ilimler
ulûm-u nakliye : naklî ilimler; hadis, tefsir, fıkıh gibi Kur'ân ve Hadisten yapılan aktarımlara dayanan ilimler
Yükleniyor...