Sual: Bir-iki senedir herkeste bir arzu-yu diyanet ve meyelân-ı hak uyanmıştır. Hattâ bizim Gevedan, Mamhuran hırsızları da Şeyh Ahmed’in bir nasihatı ile sofî olmuşlar.
1

وَقَدْ قَطَعَ الطَّرِيقَ عَلَى الشَّقَاوَةِ هٰذَا الْمَيَلاَنُ


Cevap: Reşâdet-penâh meşrutiyet ve şeyh-i Risale-i Nur HAŞİYE sayesindedir. Zira, meşrutiyet-i şer’iye taht-ı efkâra çıktı, hablü’l-metîn-i milliyeti ihtizaza getirdi, nuranî urvetü’l-vüska olan İslâmiyet ihtizaza geldi. Her bir müslim anladı ki, başıboş değil. Menfaat-i müştereke ile ve hiss-i mücerred ile başkalarıyla bağlıdır. Umum İslâm bir aşiret gibi birbiriyle merbuttur. Nasıl bir aşiretten bir adam bir iyilik etse, umum aşiret bu namus ile iftihar eder, hissedar olur. O namus bir olarak kalmaz. Binlerle aynada görünen bir mum gibi, binler olur. O aşiretin rabıta-i hayatiyesine nur ve kuvvet verir. Eğer birisi bir cinayet işlese, bütün efrad-ı aşiret onunla bir derece müttehem sayılır.

Meselâ, şu mecliste olan adamlar birbiriyle bağlı olursa, birisi kendini çamura atsa, arkadaşlarını ya beraber düşürecek veya tahrik ile tâciz edecek. Binaenaleyh, şimdi bir günah bir’likte kalmaz, bine çıkar. Bir hayır 2

كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَناَبِلَ فِى كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍ

hükmüne geçer. İşte şu nüktedir ki, ya fikren veya ruhen uyanmışlara, ağlamaya hâhiş vermiştir. Bir bahane ile ağlarlar, tevbekâr olurlar. Lâkin, minare başında olan akıl, kalîb-i kalb dibinde bulunan sebebini iyi göremiyor.

Elhasıl: İslâm uyandı ve uyanıyor. HAŞİYE-1 Fenalığı fena, iyiliği iyi olarak gördüler. Evet, şu dereler aşâirini tevbekâr eden, işte bu sırdır. Hem de bütün İslâm yavaş yavaş bu istidadı almakta ve kesb etmektedir. Lâkin, sizler bedevî olduğunuzdan ve fıtrat-ı asliyeniz, oldukça bozulmamış olduğundan, İslâmiyetin kudsî milliyetine daha yakınsınız.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : İşte bu meyelân, şakîliğin yolunu kesmiştir.
HAŞİYE : Madem Nurcular Mâmehuran içine girmişler, şeyh-i meşrutiyet yerine ahrar perdesi ve hamiyet-i İslâmiye ve milliye ve elbette ittihâd-ı Muhammedî dairesinde olan şeyh-i Risale-i Nur denilmeli.
2 : “Bir daneye benzer ki, ondan yedi başak sümbüllenir; her bir başakta da yüz dane bulunur.” Bakara Sûresi, 2:261.
HAŞİYE-1 : Evet, kırk beş sene sonra Pakistan, Arabistan aşâiri dahi hâkimiyet ve istiklâllerini kazandılar. Eski Said’i bu derste tasdik ediyorlar ve daha edecekler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahrar : hürler, esir veya köle olmayanlar; 14 Eylül 1908'de İstanbul'da kurulan bir parti (bk. bilgiler – Ahrar Fırkası)
arzu-yu diyanet : dinî emirlere uyma isteği
bekâ : devamlılık, kalıcılık (bk. b-ḳ-y)
burhan : delil
dimağ : akıl, beyin
evvel : önce
eyyühe’r-ruûs ve’r-ruesâ : ey başlar ve başkanlar
Gevedan : çoğunlukla Van, Hakkari ve Şırnak illerinde yaşamakta olan aşiretlerden birisi
hablü’l-metîn-i milliyet : kopmaz bir bağ ile insanları birbirine bağlayan milliyet, millî özellikler
hamiyet-i İslâmiye : İslâmiyetin verdiği hamiyet ve mukaddes değerleri koruma gayreti
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
ıslah olunma : düzeltilme, iyileştirilme (bk. ṣ-l-ḥ)
ihtizaza gelme : sarsılma, hareketlenme
istihdam : çalıştırma, kullanma
ittihâd-ı Muhammedî : (bk. bilgiler – İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti)
kâfi : yeterli
küfür : inkâr (bk. k-f-r)
mahiyet : asıl, nitelik, özellik
mesâkin : miskin ve yardıma muhtaç olanlar
meşrutiyet : başında padişah bulunmakla birlikte seçimle kurulan bir yasama meclisine dayanan, yürütmesi denetime açık anayasal idare şekli (bk. bilgiler)
meşrutiyet-i şer’iye : İslâma uygun olarak şartları ve kuralları belirlenen meşrutiyet sistemi (bk. ş-r-a)
meyelân-ı hak : hakka ulaşma ve elde etme meyli, eğilimi
müslim : Müslüman (bk. s-l-m)
nasihat : öğüt
nuranî : nurlu, ışık saçan (bk. n-v-r)
reis : başkan, idareci
reşâdet-penâh : kendisine sığınanları koruyan ve doğru hedefe ulaştıran; Sultan Reşat
rüesâ : reisler, başkanlar, idareciler
sıdk : doğruluk (bk. s-d-ḳ)
sofî : tasavvuf ehli, tarikat mensubu
şeyh-i meşrutiyet : bir şeyh gibi insanlara yol gösterip irşad eden meşrutiyet yönetimi (bk. bilgiler –Meşrutiyet)
şeyh-i Risale-i Nur : bir şeyh misâli insanları doğru ve hak yola sevk ve irşad eden Risale-i Nur
taht-ı efkâra çıkma : hükümdarların tahta çıkması misâli, şer’î meşrutiyetin lâyık olduğu konuma gelmesi
tekâsülî : tembellikle ilgili; tembellik şeklinde olan
tesanüd : dayanışma (bk. s-n-d)
tevekkül : Allah’a dayanma ve güvenme (bk. v-k-l)
urvetü’l-vüska : kopmaz ve çok dayanıklı ip
aşâir : aşiretler; kabileler
aşiret : oymak; büyük ölçüde aynı dil ve kültürü paylaşan, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk
bedevî : köylü, göçebe
binaenaleyh : bundan dolayı
bir’lik : birden ibaret, bir tane
efrad-ı aşiret : aşiretin fertleri, bireyleri
elhasıl : kısaca, özetle
fıtrat-ı asliye : yaratılıştan gelen temel özellik (bk. f-ṭ-r)
fikren : düşünce olarak (bk. f-k-r)
hahiş verme : teşvik etme, yöneltme
hâkimiyet : egemenlik, hükümranlık (bk. ḥ-k-m)
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hissedar : pay sahibi
hiss-i mücerred : saf ve hâlis duygu
iftihar etme : övünme
istidad : yetenek, potansiyel (bk. a-d-d)
istiklâl : bağımsızlık
kalîb-i kalb : kalp kuyusu; kuyu gibi derinliği olan his ve özellikler
kesb etmek : kazanmak
kudsî : kutsal (bk. ḳ-d-s)
men etme : yasaklama, engelleme
menfaat-i müşterek : ortak menfaat ve yarar
merbut : birbirine bağlı
müstahsen : güzel karşılanan, beğenilen (bk. ḥ-s-n)
müttehem : suçlanan, bir suçla itham olunan
nükte : ince anlam
rabıta-i hayatiye : hayatî öneme sahip olan ve hayat veren bağ (bk. ḥ-y-y)
tâciz etmek : rahatsız etmek, sıkıntı vermek
tahrik etmek : harekete geçirmek
tasdik : doğrulama, onaylama (bk. s-d-ḳ)
tevbekâr : pişmanlık duyup geri dönen ve bağışlanma dileyen
umum : bütün
Yükleniyor...