Dakik Bir Nükte: Nasıl ki su, kendi zararına incimad eder. Buz buzun zararına temeyyü’ eder. Lübb, kışır zararına kuvvetlenir. Lâfz, mânâ zararına kalınlaşır. Ruh, cesed hesabına zayıflaşır. Cesed, ruh hesabına inceleşir... Öyle de âlem-i kesif, âlem-i lâtif hesabına şeffâflanır. Kudret-i Fâtıra—tâbir caiz ise—hummalı bir faaliyetle ecza-i meyyite-i hâmide-i camide-i kesifede her tarafta iş’âl-i nur-u hayat ettiği bir remz-i kudrettir ki; âlem-i lâtif hesabına âlem-i kesifi eritiyor, yandırıyor, ışıklandırıyor. Hakikat ne kadar zayıf ise de ölmez. Belki teşahhusatta seyr ü sefer eder. Hakikat büyür, inkişaf eder, gençleşir. Kışır ve sûret eskilenir, incelenir, parçalanır. Daha güzel olarak tazelenir.

Ziyâde-noksan noktasında ma’kusen mütenasiptir. Şu kanun, bütün kanun-u tekâmüle dâhil olan eşyaya şâmildir. Demek bir zaman gelecektir ki; hakikat-i uzmâ-yı kâinatın kışır ve sûreti olan âlem-i şehâdet Allah’ın izni ile parçalanacak, daha güzel, daha lâtif bir sûrette tazelenecektir, 1 يَوْمَ تُبَدَّلُ اْلاَرْضُ غَيْرَ اْلاَرْضِ sırrı tahakkuk edecektir.

İkinci Nokta: Şu mevtin vukuudur. Buna delil; cemî’-i edyân-ı semâviyenin icmaıdır. Bütün fıtrat-ı selîmenin şehâdetidir. Ve kâinatın tahavvül ve tebeddül ve tagayyürünün işaretidir.

Şu sekeratı zihninde temessül etmek istersen bak! Şu kâinat; dakik, ulvî bir nizam ile birbirine bağlanmış. Hafi, nâzik, latîf bir birbiriyle tutunmuş!.. Ve ecram-ı ulviyeden bir cirim “kün!” veya “mihverinden çık!” hitabına mazhar olunca sekerata başlar. Nücûm tesâdüme, ecram telâtuma; fezâ-yı gayr-ı mütenâhî, gülleleri küreler gibi büyük, milyonlar top sadalarının muhassalıyla vâveylâya başlar. Birbirine çarpışarak, küremiz büyüklüğünde kıvılcımlar saçacak! İşte şu mevt ile dest-i kudret, kâinatı çalkalar. Kâinat tasaffî ile ayrılmaya başlar. Cehennem aşireti ve maddesiyle bir tarafa çekilir; Cennet anâsırı ve letâifiyle başka yerde tecellî eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : "O gün yeryüzü başka bir şekle girer.” İbrahim Sûresi, 14:48.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i kesif : katı ve yoğun olan madde âlemi, dünya
âlem-i lâtif : nurlu ve şeffaf olan âhiret âlemi
âlem-i şehâdet : görünen âlem, maddî âlem, kâinatın görünen yüzü
cemî’-i edyan-ı semâviye : semâvî dinlerin tamamı; Allah tarafından gönderilmiş olan bütün hak dinler
cesed : beden
cirim : cisim, yıldız
dakik : ince, derin
ecrâm-ı ulviye : gök cisimleri, yıldızlar
ecza-i meyyite-i hâmide-i camide-i kesife : ölü, hissiz, camit ve kesif parçalar
eşya : varlıklar
fıtrat-ı selîme : bozulmamış karakter; bozulmamış yaratılışı olan
hafi : gizli
hakikat : gerçek
hakikat-i uzmâ-yı kâinat : kâinattaki en büyük hakikat
hitab : sesleniş
hummalı : hararetli, yoğun
icma : görüş birliği
incimad : donma, katılaşma
inkişaf : açığa çıkma, gelişme
iş’âl-i nur-u hayat : hayat nurunu parlatmak, alevlendirmek
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kanun-u tekâmül : olgunlaşma, mükemmelleşme kanunu
kışır : kabuk
Kudret-i Fâtıra : Yaratıcı Kudret, Allah
kün : Allah’ın birşeye “Ol” deyince onu hemen olduruveren emri
lâfz : ifade, söz
lâtif : ince, güzel, hoş
lübb : öz, iç
mâkûsen mütenasip : ters orantılı
mazhar olma : ayna olma
mevt : ölüm
mihver : eksen, yörünge
nâzik : zarif, ince, narin
nizam : düzen
nükte : ince ve derin mânâ
remz-i kudret : kudret işareti; Allah’ın güç ve iktidarını gösteren işaret
sekerat : ölüm sarhoşluğu, can çekişme hâli
seyr ü sefer etme : dolaşma, yolculuk yapma
sûret : şekil, görüntü
şâmil : kapsayan
şehâdet : tanıklık, şahitlik
tâbir caizse : ifadesi, açıklanması uygunsa
tağayyür : değişme
tahakkuk : gerçekleşme
tahavvül : değişim, halden hale dönüşme
tebeddül : başkalaşma
temessül etmek : şekillendirmek, canlandırmak
temeyyü’ : mâyi hâle gelme, sıvılaşma
teşahhusat : varlıkların belirginleşmesi, somutlaşması; varlıkların belirdiği, meydana çıktığı yerler; bedenler, cisimler gibi…
ulvî : yüce, yüksek
vuku : vâki olma, meydana gelme
ziyâde : çok, fazla
Yükleniyor...