(Bu risalenin felsefeye vurduğu tokat, beşere zararlı ve dine zıt olan felsefe kısmıdır. Beşere menfaatli ve diyanete dost olan felsefe değildir. Hem “ecnebi kâfirler” tâbiri, İslâmiyet ve din aleyhinde çalışanlara aittir.)

Mukaddeme

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1

Gayet acip ve garip ve beni gayet hayrette bırakan bir hâdise-i Nuriyeyi beyan edeceğim. Risale-i Nur’un birinci medresesi ve tarlası olan Barla karyesine, yirmi beş senelik bir mufarakattan sonra, aynen meskat-ı re’sim Nurs karyesine karşı olan sıla-i rahimden daha ziyade bir sâikle geldim. Gördüm ki:

Aynen Nurs Köyü vaziyetindeki o eski medresem gibi ve Nurs’taki babamın aynı hanesi gibi ve hakikî meskat-ı re’sim Nurs’a gelmişim gibi, gayet hazin ve lezzetli bir haleti hissettim. Birden ruhuma baktım ki, Eski Said’in ve Yeni Said’in tarz-ı hayatını ve tarik-i hakikatteki tarz-ı hareketlerini ve Risale-i Nur’un telif olunan merkezlerini bilmek için, Risale-i Nur’un telifine merkez ve dershane olmuş olan yerleri gezdim.

Sonra, gayet zevkli ve neşeli bir halet içinde iken, sekiz sene hiç gücendirmeden mükemmel bana hizmet eden Sıddık Süleyman bana bir kitap getirdi. Açtım, baktım ki, Eski Said ile Yeni Said’in birbiriyle münazara edip nefs-i emmareyi susturan ve şuhud derecesindeki hakikatleri ihtiva eden on üç dersler olup, bu on üç dersin doğrudan doğruya Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın âyetlerinden aynelyakîne yakın bir sûrette Yeni Said’e ders olduğunu ve bütün bu derslerde doğrudan doğruya birinci muhatap Said olduğunu gördüm. Küçük Sözler’in ve bazı mühim Sözlerin çekirdeklerini ve bir kısmının tam izahlarını içinde gördüm.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
| Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : acayip, hayret verici, şaşırtıcı
Barla karyesi : Barla köyü
beşer : insan
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
diyanet : din, dindarlık
ecnebi : yabancı; Avrupalı
garip : tuhaf
gayet : son derece
hâdise-i Nuriye : Risale-i Nur’la ilgili hâdise, olay
hakikat : asıl, gerçek
hakikî : asıl, gerçek
hâlet : durum, hâl
hane : ev
hazin : hüzünlü
ihtivâ etmek : içine almak, kapsamak
kâfir : Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği şeylerden birini inkâr eden kimse; din aleyhinde çalışan, dinsiz
menfaat : yarar, fayda
meskat-ı re’s : bir kimsenin doğduğu yer, aslî vatan
mufarakat : ayrılık
mukaddeme : başlangıç, giriş bölümü
münazara : tartışma
nefs-i emmare : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu
risale : mektup, küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sâik : sevk edici sebep, neden
sıla-i rahm : akrabalık bağı, alâkası
şuhud : gözle görme, seyretme; İlâhî tecellî ve hakikatleri gözlemleme
tâbir : ifade, söz, deyim
tarîk-i hakikat : doğru gerçekleri araştırma yolu
tarz-ı hareket : hareket tarzı, metodu
tarz-ı hayat : hayat tarzı
telif : yazma, kaleme alma
ziyade : çok
aynelyakîn : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
Küçük Sözler : Risale-i Nur’dan iman hakikatlerine dair bazı meselelerin derlenmesinden oluşan küçük bir eser
sûret : biçim, şekil
Yükleniyor...