Lügatler :
acip : hayret verici, şaşırtıcı
âlî : yüce, yüksek
cevher : değerli taş
ecnebî : yabancı, Batılı
gàlî : kıymetli
hâkim : hükmeden, yönetici
hâsiyet : özellik
hayr-ı kesir : büyük hayır, hayrın çoğunluğu
hikmet : gaye, yarar, yaratılış maksadı; varlıkların yararlarını, mânâlarını ve yaratılış maksatlarını araştıran ilim
hikmet-i felsefe-i insan : insan aklının ürünü olan felsefe hikmeti, ilmi
hikmet-i kudsiye-i Kur’âniye : Kur’ân’ın kutsal hikmeti, onun hikmet ilmi
huruf : harfler
hurufat : harfler
istihsan etmek : beğenmek, güzel bulmak
kıraat : okuma
kıymettar : kıymetli, değerli
kitab-ı kâinat : kâinat kitabı
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet, mu’cize ve faydalar bulunan Kur’ân
maani : mânâlar, anlamlar
murassâ : değerli taşlarla ve mücevherlerle süslenmiş olan; süslü
musannâ : san’atlı bir şekilde yapılmış olan; san’atlı
münakkaş : nakışlı, süslü
münasebet : bağlantı, bağ
müzeyyen : zinetli, süslü
nakış : işleme, süsleme
nisbet : kıyas
nukuş : nakışlar, işlemeler
Said-i hodfuruş : Bediüzzaman’ın kendini muhasebe etmeye yönelik kullandığı “kendisini beğenmiş Said” mânâsına gelen ifadesi
serab-ı gurur : gurur serabı; çöldeki aldatıcı su görüntüsü gibi insanları aldatan gurur
şarab-ı tahur : temiz ve helâl içecek
taharri etme : araştırma, inceleme
tarifat : tarifler, anlatımlar
telif etme : kitap yazma
temâşa etmek : seyretmek, hoşlanarak bakmak
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
vaziyet : durum
zâhirî : gözle görülen dış taraf
zira : çünkü
ziynet : süs
âli : yüksek
antika : kıymetli san’at eseri
câmi : kapsamlı, kapsayıcı
ecnebî : yabancı, Batılı
edepsizlik : görgüsüzlük
ehemmiyet : önem
envar : nurlar, aydınlıklar
esrar : sırlar, gizli hakikatler
fehmetmek : anlamak
gàlî : kıymetli
gayet : son derece
haddinden tecavüz etmek : çizgiyi aşmak, çok ileri gitmek
hakaik-i kudsiye : kutsal gerçekler; eksik ve noksandan uzak mukaddes hakikatler
hakikat : gerçek; gerçek yüz
hakîm : hikmet sahibi, maksatları ve faydaları bilen âlim
hâkim : hükmeden, yönetici
hakîmane : hikmetli kimseye yakışır şekilde; maksat ve gayeye yönelik olarak, anlamlı ve tam yerli yerinde yazabilen bir kimseye yakışır şekilde
Hakîm-i Ezelî : herşeyi hikmetle yapan ve başlangıcı olmayan sonsuz varlık sahibi olan Allah
hikmet : amaç, gaye
hodpesent : kendini beğenen
huruf : harfler
hükema : tecrübe ve ispata dayalı ilimlerde uzman olanlar, filozoflar
hürmetsizlik : saygısızlık
ilm-i felsefe : felsefe ilmi
iştigal etmek : meşgul olmak
kimyager : kimyacı
Kitab-ı Mübîn : herşeyi açıkça beyan eden kitap, Kur’ân-ı Kerim
Kur’ân-ı azîm-i kâinat : Kur’ân gibi mânâ ve hakikat yüklü olan kâinat kitabı
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
lâkin : ama, fakat
lâtif : güzel, hoş, şirin
mahir : maharetli, becerikli
mertebe : kat, derece
musannâ : san’atlı bir şekilde yapılmış olan, san’at eseri
musavvir : şekil ve sûret verici; ressam
müfessir : tefsir eden, açıklayan, yorumlayan
münakkaş : nakışlı, süslü
mürşidâne : hak ve doğru yolu gösterebilen bir mürşide yakışır şekilde
müzeyyen : süslü, ziynetli, süslenmiş
nâfi : faydalı, yararlı
nakış : işleme, süsleme
nazarıyla : gözüyle, bakışıyla
nukuş : nakışlar, işlemeler
perde-i nukuş : üzeri nakışlarla dolu perde
sarraf : kuyumcu; mesleği, değerli kâğıt ve metal paraları birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kimse
şerif : şerefli, değerli
tabiatperest : herşeyi tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia eden, tabiatçı
tahkir etmek : hakaret etmek, aşağılamak
tefsir : açıklama, yorum; Kur’ân-ı Kerimi açıklayan, yorumlayan kitap
telif : yazılmış eser
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
tezyinat-ı zahîri : dış görünüşte bulunan süslemeler
tilmiz : talebe, öğrenci