ALTINCI LEM’A

Elhasıl:
Nasıl bir kitabın her bir harfi, kendi nefsini ve kendi vücudunu bir harf kadar gösterir ve bir vecihle kendi nefsine ve vücuduna delâlet eder. Lâkin kâtibini on kelimeyle tarif eder ve birkaç vecihle gösterir. Öyle de, şu kitab-ı kebîr-i âlemin her bir harfi, kendi vücuduna cirmi kadar delâlet eder ve gösterir. Fakat Nakkaş-ı Ezelînin esmâsını bir kaside kadar tarif eder, gösterir. Demek hem kendini, hem bütün kâinatı inkâr eden bir ahmak, yine Sâniin inkârına gitmemelidir.

YEDİNCİ LEM’A

Nasıl ki, her bir mahlûk-u cüz’î üstünde ehadiyetin sikkesi olduğu gibi; her bir nev’i üstünde, her bir küll üstünde, ta mecmuu âlem üstünde sikke-i ehadiyet ve hâtem-i vahidiyet ve turra-i vahdet gayet parlak bir sûrette vaz edilmiştir. İşte bak, sath-ı arzın sahifesinde, bahar mevsiminde, Nakkaş-ı Ezelî, en ekal üç yüz bin nebatat ve hayvanat envâını haşir ve neşreder. Nihayetsiz ihtilât ve karışıklık içinde, nihayet derecede imtiyaz ve intizamla bunları iade edip haşrediyor. Çendan bir kısmını aynen iade etmiyor. Fakat ayniyet derecesinde bir müşabehet ve bir misliyetle iade ediyor.

Demek haşr-i bahar, tevhide sikke olduğu gibi, haşr-i kıyamete dahi tamamen misâl olabilir. Demek baharda, ihyâ-yı arz içinde üç yüz bin haşrin nümunelerini kemâl-i intizamla icad edip, sahife-i arzda karışık bir halde üç yüz bin muhtelif envâı hiç hatâsız ve hiç sehivsiz ve hiç karıştırmadan, gayet mevzun ve muntazam ve manzum olarak yazmak, nihayetsiz kudret ve ilim ve iradeye mâlik bir Zât-ı Zülcelâlin sikke-i mahsusası olduğunu her zîşuurun derk etmesi lâzım gelir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahmak : akılsız
ayniyet : aynı olma, aynılık
cirim : büyüklük
çendan : gerçi
delâlet etmek : delil olmak, göstermek
ehadiyet : İlâhî isimlerin her bir varlıkta ayrı ayrı yansıması
ekal : en az
elhasıl : kısaca, özetle
âşikâre : açıkça
basîrâne : bütün incelikler gözetilerek yapılan
belâhet : aptallık, ahmaklık
cûd ve sehâvet-i mutlaka : sınırsız cömertlik ve ikramseverlik
derk etmek : anlamak, algılamak
fermân etmek : buyurmak, emretmek
fert : birey
gayet : son derece
gayr-ı mütenâhi : sınırsız, sonsuz
hakîmâne : bütün hikmetler gözetilerek yapılan
haşir : öldükten sonra bedenlerin Allah tarafından tekrar inşa edilerek varlıkların diriltilmesi ve canlandırılması
hâtem : mühür
hâtem-i vahidiyet : Allah’ın bütün varlıklar üzerinde bulunan birlik mührü
hüsn-ü san’at : san’at güzelliği
ihyâ-yı arz : kışta ölen yeryüzüne baharda Allah tarafından yeniden hayat verilmesi, canlandırılması
insanın haşri : insanların, öldükten sonra dağılmış olan zerreleri âhirette Allah tarafından tekrar bir araya getirilerek bedenlerinin inşa edilmesi ve diriltilmesi
intizam-ı mutlak : sınırsız düzenlilik
irade : dileme
kudret : güç ve iktidar
kudret-i fâtıra : herşeyin yaratıcısı olan Allah’ın sonsuz kudreti
lem’a : parıltı
mahsus : has, özel
mâlik : sahip
manzum : ölçülü, düzenli; belli bir vezin ve kafiye ile yazılmış şiir şeklinde
muntazam : düzenli, tertipli
mükemmeliyet-i hilkat : yaratılıştaki mükemmellik
mümtaz : seçkin
müşahede edilen : görülen, gözlemlenen
nev’i : çeşit, tür
nihayetsiz : sınırsız, sonsuz
nümune : örnek, misâl
sehavet-i mutlaka : sınırsız cömertlik
sikke-i mahsusa : özel damga
suhulet : kolaylık
suhulet-i mutlaka : sınırsız kolaylık
Sübhan Dağı :
sür’at ve vüs’at-i mutlaka : sınırsız hız ve genişlik
sür’at-i mutlaka : sınırsız hız
tasarruf-u azîm : büyük tasarruf; herşeyi kendi emri altında tutarak dilediğini dilediği şekilde yapmak
vüs’at-i mutlaka : sınırsız genişlik
zarfında : içinde
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük ve azamet sahibi olan Zât, Allah
zîşuur : akıl ve şuur sahibi
envâ : türler, çeşitler
esmâ : isimler
gayet : son derece
haşir ve neşretmek : toplamak ve yaymak
haşir : öldükten sonra bedenlerin Allah tarafından tekrar inşa edilerek varlıkların diriltilmesi, canlandırılması
haşretmek : diriltmek
haşr-i bahar : bahar mevsiminde bitkilerden hayvanlara kadar bütün bedenlerin inşa edilmesi ve diriltilmesi
haşr-i kıyamet : bütün varlıkların bedenlerinin kıyametten sonra ahiret âleminde tekrar inşa edilip diriltilmesi
hâtem-i vahidiyet : varlık dünyası üzerinde genel olarak Allah’ın birliğini gösteren mühür
hayvanat : hayvanlar
icad etmek : var etmek, yaratmak
ihtilât : karışıklık
ihyâ-yı arz : kış mevsiminde ölen yeryüzüne baharda Allah tarafından yeniden hayat verilmesi, canlandırılması
imtiyaz : farklı, seçkin
intizam : düzenlilik
kaside : övgü şiiri; on beş beyitten az olmayan, bütün beyitlerin ikinci dizeleri en baştaki beyit ile kafiyeli olan ve çoğu kez büyükleri övmek için yazılan divan edebiyatı manzumesi
kâtip : yazan, yazıcı
kemâl-i intizam : kusursuz ve eksiksiz düzen
kitab-ı kebîr-i âlem : büyük bir kitap olan âlem
küll : bütün
lâkin : ama, fakat
lem’a : parıltı
mahlûk-u cüz’î : ferdî, bireysel mahlûk; mahlûkların her bir bireyi
mecmuu âlem : varlıklar âleminin tamamı, kâinatın hepsi
mevzun : ölçülü ve dengeli
misâl : örnek
misliyet : benzerlik
muhtelif : çeşitli, ayrı ayrı
müşabehet : benzeşme
Nakkaş-ı Ezelî : varlıkları mükemmel güzellikteki nakışlarla yaratan, başlangıcı olmayan sonsuz varlığa sahip olan Allah
nebatat : bitkiler
nefis : bir varlığın bizzat kendisi
nev’i : çeşit, tür
nihayet derecede : sonsuz seviyede
nihayetsiz : sınırsız, sonsuz
nümune : örnek, misâl
sahife-i arz : yeryüzü sahifesi
Sâni : herşeyi eşsiz ve mükemmel san’atlarla yaratan Allah
sath-ı arz : yeryüzü
sehivsiz : yanılmadan, şaşırmadan
sikke : damga
sikke-i ehadiyet : her bir varlık üzerinde ayrı ayrı Allah’ın birliğini gösteren damga
sûret : biçim
tevhid : birleme; herşeyi bir olan Allah’a verme ve sadece Ona ait kılma
turra-i vahdet : varlıklar üzerinde Allah’ın birliğini gösteren ve sadece Ona özel olan mühür, tuğra (Yani sebepsiz, vasıtasız olarak, doğrudan, bir olan Allah’ın yarattığını gösteren tuğra; “ruh”un yaratılması gibi…)
vaz edilme : konulma, yerleştirilme
vecih : yön, tarz
vücud : varlık, beden, var oluş
Yükleniyor...