O zâtın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.

O zâtın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler.

Kardeşlerimin ikinci iltibası: Fâni ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bazı cihetlerle birinci vazifede pişdarlık eden Nur şakirtlerinin şahs-ı mânevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas da Risale-i Nur’un hakikî ihlâsına ve hiçbir şeye, hattâ mânevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de evhama düşürüp Risale-i Nur’un neşrine zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı mânevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâkî hakikatler, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Takdim / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Mektuptan Mühim Parçalar
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

zât : kişi
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi
icra : yürütme, yerine getirme
tatbik : uygulama
itikad : inanma
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
sadakat : bağlılık, sebat
hâkimiyet : egemenlik, hükümranlık
hilâfet-i İslâmiye : İslâm halifeliği
ittihad-ı İslâm : İslâm birliği
İsevî ruhanîler : Hz. İsa’nın (a.s.) dinine mensup din adamları, rahipler
ittifak : birleşme, birlik
din-i İslâm : İslâm dini
ziyade : çok, fazla
kıymettar : değerli
şaşaalı : gösterişli, göz alıcı
umum : bütün, genel
avâm : halk tabakası, sıradan insanlar
nazar : bakış, görüş, düşünce
has Nurcular : Üstadın çok değer verdiği ilk sıradaki talebeler
evliya : Allah dostları, velîler
tâbir : yorum, açıklama
tevil : yorum
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ehl-i siyaset : siyasetle uğraşanlar, politikacılar, idareciler
hakikat : asıl, gerçek, doğru
haml : yüklenme
iltibas : karıştırma
fâni : geçici olan, ölümlü
pişdar : öncü
şakirt : öğrenci, talebe
şahs-ı mânevî : belli bir kişi olmayıp bir topluluktan meydana gelen tüzel kişilik
âciz : güçsüz
hakikî : asıl, gerçek
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
uhrevî : ahirete ait
makamat : makamlar, yerler
evham : kuruntular, şüpheler
neşir : yayma
bâkî : ölümsüz, devamlı, kalıcı
sukut : düşme, alçalma
bina etme : üzerine kurma, yapma
elhasıl : kısaca, özetle
avâm-ı mü’min : mü’minlerin avam tabakası
yakîniyet-i bürhaniye : kesin delile ait olan şüphesizlik
kazâyâ-yı makbûle : kabul görmüş olan realite, mevcut durum
zann-ı galib : “belki budur” şeklindeki kanaat
inkılâp : değişim, dönüşüm
muannid : inatçı, direnen
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
Yükleniyor...