Oradaki hâdisenin vukuundan bugüne kadar, buradaki muhtelif tabakalardaki talebelerin vaziyetleri ehemmiyetli bir hâdise yüzünden değişmiş gibi çekinmek ve münafıkların nazarını kendilerine ve bizlere celb etmemek için tevakkuf devresi geçti.

Hem, Nazif gibi bir çok zâtın rüyalarının tâbirleriyle, sizin hâdiseniz olduğunu anladık. Umum kardeşlerimize birer birer ve hususan musibetzedelere selâm ve dua ediyoruz. Cenâb-ı Hak onları çabuk kurtarıp HAŞİYE vazifelerinin başlarına geçirsin. Âmin.
Kardeşiniz
Said Nursî
• • •
Risale-i Nur’un mühim bir rüknü olan Hafız Ali’nin (r.h.) bir fıkrasıdır.
Aziz Üstadım efendim; “Bu acip zamanın en büyük tehlikesi, hadis-i şerifle sabit olan âhirzamanda çok ehl-i sefahet ve gaflet dünyadan imânsız çıkmak yarasını lisan-ı Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanla, kabre, iman ile girmek ilâcıyla tedavi eden Risaletü’n-Nur şakirtlerine bir hüccet-i katıa bahşeden Risaletü’n-Nur’a hizmet, acaba âciz insanların cüz’î ve fazl-ı İlâhî ile hizmetleri nasıl mukabele eder; belki her iki cihetle bir fazl-ı İlâhidir” beyan buyurulduktan sonra, nasıl gecenin zulümatında yanan bir nur ve bir ziya lisan-ı hal-i şevkiyle bütün ruh sahiplerini, hattâ en küçük pervaneleri dahi zulümattan nura çağırıp çıkardığı gibi, Risaletü’n-Nur dahi lisan-ı hal ve kal ile şeriat kılıcıyla mânen idam olmamış ve zulümatta boğulup ölmemiş ehl-i ilim ve ehl-i tarikatı dâvet etmesi, onun Rahîm ismine mazhariyeti şe’nindendir.

İki hatıradan birincisi: İhtiyare hanımlar hakkında ve her zamanda nüfuzunu ve kat’î tesirini gördüğümüz hadis-i şerifin beyan buyurulması, bizleri ve çok alakadar kadınları sevindirdi. Cenâb-ı Hak, sizden ebeden razı olsun. Âmin.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Bu dua harika bir surette kabul oldu, pek çabuk kurtuldular.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhirzaman : dünya hayatının kıyamete yakın son devresi
âmin : “Allah’ım kabul eyle”
aziz : çok değerli, izzetli
beyan : açıklama
celb : çekme
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cüz’î : az, küçük
ebeden : sonsuza kadar
ehl-i ilim : ilim ehli, âlimler
ehl-i sefahet : zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkün olan kimseler
ehl-i tarikat : tarikata mensup olanlar
fazl-ı İlâhi : Allah’ın lütfu, ihsânı
fıkra : bölüm
gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli, umursamazlık
hadis-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hususan : bilhassa, özellikle
hüccet-i katıa : kesin delil
ihtiyare : yaşlı kadın
lisan-ı hâl ve kâl : söz ve hal dili
lisan-ı hal-i şevk : şevk ve arzunun hâl dili, beden dili
lisan-ı Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamaları mu’cize olan Kur’ân’ın dili
mazhariyet : ayna olma, bir nimete erişme
muhtelif : çeşitli, değişik
mukabele : karşılık verme
musibetzede : belâya, sıkıntıya düşmüş olan kimse
münafık : iki yüzlü, inanmadığı hal de inanmış görünen kimse
nazar : bakış, görüş
Rahîm : herbir varlıkta merhamet ve şefkati tecelli eden Allah
rükün : esas, şart
şakirt : öğrenci
şe’n : bir şeyin gereği, özelliği
şeriat : İlâhî kanun
tâbir : yorum
tevakkuf : durma, duraklama
umum : genel, bütün
vuku : gerçekleşme, meydana gelme
ziya : ışık
zulümat : karanlık
Yükleniyor...