İşte o müridi ise, biçare Saidü’l-Kürdî olduğunu meşhur kasidesinde kat’î gösterdiği gibi, bu kasidede de 1 فَمُرِيدِى’den murad odur. Çünkü
2 دَعَانِى بِغَرْبٍ ebced hesabıyla bin üç yüz otuz dokuz eder. O zaman memleketime nisbeten garb sayılan İstanbul’da idim. دَعَانِى بِغَرْبٍ makam-ı ebcedîsi zaman-ı istimdadıma tevafuk ediyor. Hesapta 3 اِذَا lâfzı dahil olmaz. Çünkü اِذَا zamanı gösteriyor. دَعَانِى بِغَرْبٍ cümlesi o müphem zamanı tayin ediyor. Hem ezcümle, Mecmuatü’l-Ahzab’ın ikinci cildinin 379’uncu sahifesinde Hazret-i Gavs’ın “Virdü’l-İşâ” namındaki münâcâtında şu fıkra var.
2 دَعَانِى بِغَرْبٍ ebced hesabıyla bin üç yüz otuz dokuz eder. O zaman memleketime nisbeten garb sayılan İstanbul’da idim. دَعَانِى بِغَرْبٍ makam-ı ebcedîsi zaman-ı istimdadıma tevafuk ediyor. Hesapta 3 اِذَا lâfzı dahil olmaz. Çünkü اِذَا zamanı gösteriyor. دَعَانِى بِغَرْبٍ cümlesi o müphem zamanı tayin ediyor. Hem ezcümle, Mecmuatü’l-Ahzab’ın ikinci cildinin 379’uncu sahifesinde Hazret-i Gavs’ın “Virdü’l-İşâ” namındaki münâcâtında şu fıkra var.
HAŞİYE-2 اِلَى السَّاحِلِ السَّلاَمَةِ هُوَ السَّعِيدُ الْمُقَرَّبُ4 HAŞİYE-1 فَالْوَاصِلُ
وَذُو الْهَلاَكِ هُوَ الشَّقِىُّ الْمُبَعَّدُ وَالْمُعَذَّبُ 5
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Müridim.
2 : Batıda beni çağırdı.
3 : Zaman.
4 : Kurtuluşa eren ve başkasını da selâmet sahiline ulaştıran kimse, Allah’ın kendine yakın kıldığı mutlu (sâîd) kimsedir.
5 : Helâk olanlar ise, Allah’ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şâki) kimselerdir.
HAŞİYE-1 : فَالْوَاصِلُ kelimesi -müteaddi olmak cihetiyle- "Sözleriyle selâmete isal edici" demektir.
HAŞİYE-2 : الْمُقَرَّبُ müşedded râ, bir sayılsa, Üstadımızın lâkabı olan "en-Nursî" kelimesinin aynıdır. Yalnız atf için vav var. Tam tevafukla mukarrebden murad Nurslu olduğunu gösteriyor. اَلْمُقَرَّبُ’da şeddeli râ iki sayılsa, "Bediüzzaman Nursî" yâ-i muhaffefle aynıdır. Yalnız iki fark var. İki hemze-i vasl sayılsa tam tamına tevafukla اَلْمُقَرَّبُ doğrudan doğruya ona işaret ediyor. Şamlı Tevfik, Süleyman, Ali
2 : Batıda beni çağırdı.
3 : Zaman.
4 : Kurtuluşa eren ve başkasını da selâmet sahiline ulaştıran kimse, Allah’ın kendine yakın kıldığı mutlu (sâîd) kimsedir.
5 : Helâk olanlar ise, Allah’ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şâki) kimselerdir.
HAŞİYE-1 : فَالْوَاصِلُ kelimesi -müteaddi olmak cihetiyle- "Sözleriyle selâmete isal edici" demektir.
HAŞİYE-2 : الْمُقَرَّبُ müşedded râ, bir sayılsa, Üstadımızın lâkabı olan "en-Nursî" kelimesinin aynıdır. Yalnız atf için vav var. Tam tevafukla mukarrebden murad Nurslu olduğunu gösteriyor. اَلْمُقَرَّبُ’da şeddeli râ iki sayılsa, "Bediüzzaman Nursî" yâ-i muhaffefle aynıdır. Yalnız iki fark var. İki hemze-i vasl sayılsa tam tamına tevafukla اَلْمُقَرَّبُ doğrudan doğruya ona işaret ediyor. Şamlı Tevfik, Süleyman, Ali
Önceki Risale: On Sekizinci Lem'a / Sonraki Risale: Risale-i Nur'dan Parlak Fıkralar ve Bir Kısım Güzel Mektuplar


