Evet İmam-ı Ali’nin (r.a.) şu duası bu zamanda Risale-i Nur ile kabul olduğunu ve Risale-i Nur’u irade ettiğini şu bedî, acip tevafukat ispat eder. Şöyle ki: 1 اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا tam tamına aynen cifir ve ebced hesabıyla Risale-i Nur oluyor. Çünkü nur kelimesi her ikisinde de var.
اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ İki yüz doksan altı (296) eder. Risale-i Nur’daki “risale” kelimesi aynen iki yüz doksan altıdır (296). Demek İmam-ı Ali (r.a.) bütün ulumunun hazinesi olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanın bir şûle-i i’cazı olan Risale-i Nur’u Cenâb-ı Haktan âhirzamanda Kur’ân’a çelik bir sur ve parlak bir yıldız olarak istemiş. HAŞİYE Ve duası kabul olmuş. Daha Celcelûtiye’de bu zamana ve Risale-i Nur’a ima eden müteaddit emareler var.
اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ İki yüz doksan altı (296) eder. Risale-i Nur’daki “risale” kelimesi aynen iki yüz doksan altıdır (296). Demek İmam-ı Ali (r.a.) bütün ulumunun hazinesi olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanın bir şûle-i i’cazı olan Risale-i Nur’u Cenâb-ı Haktan âhirzamanda Kur’ân’a çelik bir sur ve parlak bir yıldız olarak istemiş. HAŞİYE Ve duası kabul olmuş. Daha Celcelûtiye’de bu zamana ve Risale-i Nur’a ima eden müteaddit emareler var.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Ya Rab! İsminle yıldızımı nur eyle.
HAŞİYE : تُقَادُ سِرَاجُ السُّرْجِ سِرًّا تَنَوَّرَتْ ’den sonra muttasıl olarak gelen şu satır بِنُورٍ جَلاَلٍ باَزِخٍ وَشَرَنْطَخٍ بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ بِهِ النَّارُ اُخْمِدَتْ yine Risale-i Nur’a pek zahir bir surette bakar. Çünkü mânâsı şudur; Risale-i Nur, âhirzamanda perde altında gizlice tenevvür edip, Nurlu isim شَرَنْطَخٍ بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ yani Rauf ve Rahîm’den, İsm-i Âzam’ın tesiri altında Celâl ve Kibriya’nın azametli nurundan iktibas ederek dalâlet ve ilhad ateşini söndürecek. Evet, bu mânâ Risale i Nur’a tam tamına mutabıktır. Çünkü Risale-i Nur’u mütalaa edenler bilirler ki, onun iki menbâı var. Biri İsm-i Âzam’ın kibriyalı ve azametli cilvesi, diğeri İsm-i Rahîmin şefkatli ve re’fetli tecellisidir. Ve onun nuruyla fitne-i diniye nârı ve zındıka ateşi sönüyor ve sönecek.
HAŞİYE : تُقَادُ سِرَاجُ السُّرْجِ سِرًّا تَنَوَّرَتْ ’den sonra muttasıl olarak gelen şu satır بِنُورٍ جَلاَلٍ باَزِخٍ وَشَرَنْطَخٍ بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ بِهِ النَّارُ اُخْمِدَتْ yine Risale-i Nur’a pek zahir bir surette bakar. Çünkü mânâsı şudur; Risale-i Nur, âhirzamanda perde altında gizlice tenevvür edip, Nurlu isim شَرَنْطَخٍ بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ yani Rauf ve Rahîm’den, İsm-i Âzam’ın tesiri altında Celâl ve Kibriya’nın azametli nurundan iktibas ederek dalâlet ve ilhad ateşini söndürecek. Evet, bu mânâ Risale i Nur’a tam tamına mutabıktır. Çünkü Risale-i Nur’u mütalaa edenler bilirler ki, onun iki menbâı var. Biri İsm-i Âzam’ın kibriyalı ve azametli cilvesi, diğeri İsm-i Rahîmin şefkatli ve re’fetli tecellisidir. Ve onun nuruyla fitne-i diniye nârı ve zındıka ateşi sönüyor ve sönecek.
Önceki Risale: Yirmi Yedinci Mektuptan Mühim Parçalar / Sonraki Risale: On Sekizinci Lem'a