Hattâ hayretimi mucib bir rüya Eskişehir hapsinde istintâkımdan bir gece evvel görüyorum ki: “Celcelûtiye’nin Süryanî şu fıkrası
1 بِهَالٍ اَهِيلٍ شَلْعٍ شَلْعُوبٍ شَالِعٍ - طَهِىٍّ طَهُوبٍ طَيْطَهُوبٍ طَيَطَّهَتْ imdadıma yetişmiş. Beni sıkıntıdan kurtarmış. Ben birkaç defa tekrar edip okuyorum.” Uyandım. Yattım. Yine onunla meşgulüm. Sabahleyin fevka’l-me’mul istintâka çağırıldım. Hem fevkalade cevap verdim. Müdafaatımın en mühim ve memurları hayrette bırakan parçası tekellüfsüz tezahür etti. Fakat o parçayı ben kaleme alamadım. Onlar yazdılar. Her ne ise...
Bundan bu Celcelûtiye bize bakar. Bir hâtıra geldi. Baktım ki: O Süryanî fıkranın tam arkasında bir satır evvel Hz. İmam-ı Ali’nin (r.a.) Risale-i Nur’u tasrih etmişim, diye başta yazdığım 2 تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرّاً بَيَانَةً ve iki satır evvel 3 اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا manidar, müjdeli, kerametkâr fıkraları bulunuyor. Anladım ki: Gecedeki meşguliyet kısmen bunun için imiş. Elhasıl, Celcelûtiye bu işaretiyle kaside-i Ercüziye’deki zahir keramât-ı Aleviyeyi hem teyid eder, hem onunla teeyyüd edip, işaretten sarahat derecesine takarrub ediyor.
Cay-ı dikkattir ki: Ben üveysî bir tarzda bir kısım ilm-i hakikatı Hüccetü’l-İslâm olan İmam-ı Gazali’den (k.s.) almıştım. Şimdi anlıyorum ki, İmam-ı Gazali (k.s.) aynı dersi üveysî bir tarzda İmam-ı Ali’den (r.a.) almıştır. Demek Hz. İmam-ı Ali’nin (r.a.) mühim bir şakirdi olan İmam-ı Gazali’nin (k.s.) başı üstünde bu biçare talebesine şefkatkârâne, tesellidarâne en sıkıntılı bir zamanda bakması acip değil, belki lâzımdır ve öyle olmak gerektir. Risale-i Nur’a üç fıkrasında kuvvetli işaret eden Hz. Ali’nin (r.a.) kaside-i Celcelûtiyesinin hiçbir cihetle tesadüfe hamledilmez. Tevafuklu bir kerametini beyan etmeye mecbur oldum.
1 بِهَالٍ اَهِيلٍ شَلْعٍ شَلْعُوبٍ شَالِعٍ - طَهِىٍّ طَهُوبٍ طَيْطَهُوبٍ طَيَطَّهَتْ imdadıma yetişmiş. Beni sıkıntıdan kurtarmış. Ben birkaç defa tekrar edip okuyorum.” Uyandım. Yattım. Yine onunla meşgulüm. Sabahleyin fevka’l-me’mul istintâka çağırıldım. Hem fevkalade cevap verdim. Müdafaatımın en mühim ve memurları hayrette bırakan parçası tekellüfsüz tezahür etti. Fakat o parçayı ben kaleme alamadım. Onlar yazdılar. Her ne ise...
Bundan bu Celcelûtiye bize bakar. Bir hâtıra geldi. Baktım ki: O Süryanî fıkranın tam arkasında bir satır evvel Hz. İmam-ı Ali’nin (r.a.) Risale-i Nur’u tasrih etmişim, diye başta yazdığım 2 تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرّاً بَيَانَةً ve iki satır evvel 3 اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا manidar, müjdeli, kerametkâr fıkraları bulunuyor. Anladım ki: Gecedeki meşguliyet kısmen bunun için imiş. Elhasıl, Celcelûtiye bu işaretiyle kaside-i Ercüziye’deki zahir keramât-ı Aleviyeyi hem teyid eder, hem onunla teeyyüd edip, işaretten sarahat derecesine takarrub ediyor.
Cay-ı dikkattir ki: Ben üveysî bir tarzda bir kısım ilm-i hakikatı Hüccetü’l-İslâm olan İmam-ı Gazali’den (k.s.) almıştım. Şimdi anlıyorum ki, İmam-ı Gazali (k.s.) aynı dersi üveysî bir tarzda İmam-ı Ali’den (r.a.) almıştır. Demek Hz. İmam-ı Ali’nin (r.a.) mühim bir şakirdi olan İmam-ı Gazali’nin (k.s.) başı üstünde bu biçare talebesine şefkatkârâne, tesellidarâne en sıkıntılı bir zamanda bakması acip değil, belki lâzımdır ve öyle olmak gerektir. Risale-i Nur’a üç fıkrasında kuvvetli işaret eden Hz. Ali’nin (r.a.) kaside-i Celcelûtiyesinin hiçbir cihetle tesadüfe hamledilmez. Tevafuklu bir kerametini beyan etmeye mecbur oldum.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Kendisine bütün yaratıkların ibadet ettiği Ma'bud, varlığında hiçbir şüphe bulunmayan ve varlıkların dayandıkları hakikat, Zâtının sıfât, isim ve fiillerinin tecellisi olan Hak, sıfatlarının ve isimlerinin tecellisinde güzelliğin sonsuz mertebeleri bulunan ve bu kâinat bütün güzellikleriyle Onun güzelliğinin bir aynası olan Cemîl, yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd, duâ ve ihtiyaçlara cevap veren Mucîb olan Zâtın yardımıyla insanlara kendisini sevdirecektir.
2 : Sirâcü’n-Nur gizliden ve açıktan yanıp parlıyor.
3 : Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.
2 : Sirâcü’n-Nur gizliden ve açıktan yanıp parlıyor.
3 : Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.
Önceki Risale: Yirmi Yedinci Mektuptan Mühim Parçalar / Sonraki Risale: On Sekizinci Lem'a



