Mahrem olan sırr-ı 1 اِنَّاۤ اَعْطَيْنَا'da, cifirle istihracım aynen Münâzarat risalesinde, “Bir nur çıkacak, göreceğiz?” diye gaybî müjdelerdeki gibi, ilhamî ve hak bir hakikati fikrimle tatbikatımda bir kusur vardı. O kusur beni bir zaman düşündürüyordu. Münâzarât ve Sünuhat gibi risalelerdeki müjde-i nuriyeyi Risale-i Nur halletti. Daire-i siyasiye yerine, yüksek bir daire-i nuriyeyle o kusuru izale ettiği gibi, mahrem sırr-ı اِنَّاۤ اَعْطَيْنَا'da, on iki, on üç sene sonra “İslâmiyete darbe vuranların başlarına öyle müthiş bir patlayış olacak ki, kıyamete kadar unutulmayacak” meâlindeki istihrac-ı cifrî çok geniş bir dairede olduğu halde, nur sırrının aksine olarak, dar bir dairede ve hususî bir hükûmette tatbik etmek suretiyle, fikrim o geniş daireyi ihata edemeyerek o hakikatin suretini değiştirmiş. Halbuki o istihracın gösterdiği aynı tarihte, o rejimin müessisi ve başı dünyadan göçtü, darbesini yedi. Ve aynı senede, perde altında bilinmeyen ve küre-i arzın ekserini ve nev-i beşerin kısm-ı âzamını istibdadı altına alan bir müthiş cereyanın düğümü ve düğmesi ve mânen başı ve en müthiş olan o göçüp giden adam tokat yediği aynı zamanda, daha sene tamam olmadan, o müthiş cereyanın bütün başları ve taraftarları öyle semavî ve müthiş tokatlara ve şiddetli fırtınalı musibetlere tutulmaya başladılar ki; kıyamete kadar azâbını çekecekler ve çekiyorlar. Ve edyân-ı semâviye ve İslâmiyete ettikleri cinayetlerin cezasını çok geniş bir dâirede gördüler ve görüyorlar. Mimsiz medeniyetin bu istifrağ ve kusması ile dünyayı mülevves ettikleri için, aynı istihracın gösterdiği tarihte, o medeniyetin başına öyle bir semavî tokat indi ki, en karanlık vahşetten daha aşağı indirdi.

Elhasıl: Sırr-ı اِنَّا اَعْطَيْنَا'da çok geniş bir dâire, dar bir dâirede tatbik edilmiş. Nur müjdesi ise, dar ve mânevî, fakat yüksek bir daireyi geniş ve maddî bir daire suretinde tasvir edilmiş. Cenâb-ı Hakka yüz bin şükür ediyorum ki, bu iki kusurumu 2 يُبَدِّلُ اللهُ سَيِّئاٰتِهِمْ حَسَنَاتٍ sırrına mazhar eyledi.
Said Nursî
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Biz verdik.” Kevser Sûresi, 108:1.
2 : “Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.” Furkan Sûresi, 25:70.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : çok değerli, izzetli, saygın
cereyan : hareket, akım
edyân-ı semâviye ve İslâmiyet : İslâm ve diğer semavî dinler
ehemmiyetli : önemli
ekser : pek çok
gaybî : bilinmeyen, görünmeyen
hak : doğru
hakikat : gerçek, doğru, esas
ihata etme : kuşatma, kapsama
ilhamî : Allah tarafından insan kalbine mânâ gönderilerek
istibdad : baskı, zulüm
istifrağ : kusma
istihrac : birşeyden bir mânâ veya işaret çıkarma
istihrac-ı cifrî : cifirle ilgili hesaplamalar, cifir ilmiyle elde edilen sonuçlar
kısm-ı âzam : büyük kısım, çoğunluk
küre-i arz : yerküre, dünya
mahrem : gizli
mânen : mânevî olarak
meâl : anlam
mimsiz medeniyet : “deniyet”, aşağılık şeyler
musibet : belâ, sıkıntı
müessis : tesis edici, kurucu
müjde-i nuriye : nur müjdesi, nurlu müjde
mülevves etme : kirletme, bulaştırma
Münazarat : tartışmalar; nefisle yapılan münâzarâ anlamına gelen Üstad Bediüzzaman’ın bir eseri
nev-i beşer : insanlar
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
semâvî : semâdan gelen; Allah tarafından olan
suret : biçim, şekil
Sünuhat : kalbe doğan mânâ ve hakikatler anlamına gelen Üstad Bediüzzaman’ın bir eseri
tatbikat : uygulamalar
vahşet : vahşîlik, ilkellik, kabalık; üzüntü, korku
Yükleniyor...