Herhalde Hakîm-i Mutlak, Kadîr-i Mutlak, daha ahsen suretini dilemiş ki, o Sultan-ı Ezelînin lûtfuyla, maddiyata minnet etmeden, 1 هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى elhamdü lillâh, Isparta’da Risale-i Nur’un telifine menba olması ve mânevî Medresetü’z-Zehra hükmüne geçmesi, pâyansız kusurlarımızın belki de setrine inşaallah vesile olmasını Cenâb-ı Erhamürrâhimînden dileyerek, işbu destgâh-ı mânevîyi tahkîmen Osman-ı Hâlidî’nin kıymettar ve mânidar, sadık ve meşhur ihbaratının hedef ve masruf-u lehi günden daha âşikâr bir halde zuhur etmiştir.

Şu mütevâli vekayi-i müsbete biz âciz hizmetçilere vazife-i aslîmizde ayrıca nazar-ı dikkati celbettiğine muttali olduktan sonra, bin hamd ü sena ile huzur-u Üstada birer birer vücud-u mânevîmizle arz-ı endam eder ve mübarek ellerini öperiz. Aynı gayeye yardıma koşan ve aynı destgâhın alâkadarları olan Küçük Hüsrev ve Feyzi, Nazif, Emin, Tahsin, Tevfik, Hilmi gibi kardeşlerimize arz ederiz.

Risale-i Nur şakirtlerinden
Hasan, Osman, Tahirî, Abdullah, Hulusi-i Sâni Sabri
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bu Rabbimin bir ihsânıdır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahsen : en güzel
arz-ı endam : kendini göstermek, vücudunu göstermek
âşikâr : açıkça
celbetmek : çekmek
Cenâb-ı Erhamürrâhimîn : merhametlilerin en merhametlisi olan şeref ve azamet sahibi yüce Allah
destgâh : tezgâh, iş yeri
destgâh-ı mânevî : mânevî tezgâh
elhamdü lillâh : Allah’a hamd olsun ki
Hakîm-i Mutlak : herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan sınırsız hikmet sahibi Allah
hamd ü sena : şükür ve övgü
huzur-u Üstad : Üstadın huzuru
ihbarat : haber vermeler
inzimam-ı rey : görüş birliği, aynı görüşü paylaşma
isal : ulaştırma, eriştirme
Kadîr-i Mutlak : herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kudret sahibi Allah
Küçük Hüsrev : Üstad Bediüzzaman, Mehmed Feyzi'yi yaptığı hizmetlerden dolayı Hüsrev Altınbaşak'a benzeterek, onu böyle bir lakâbla anmıştır
lûtuf : iyilik, ihsan, bağış
mânidar : anlamlı
masruf-u leh : hakkında söz söylenilen kişi
meb’us : milletvekili
menba : kaynak
mevki-i fiil : iş, hareket yapma sahası
minnet : iyilik karşısında kendisini borçlu hissetme
muttali : bilme, farkına varma
mütevâli : birbiri ardınca giden, ard arda gelen, takip eden
nazar-ı dikkat : dikkat içeren bakış
pâyansız : bitmeyen, sonsuz, nihayetsiz
sadık : doğru
setr : örtme, kapama, gizleme
Sultan-ı Ezelî : hüküm ve saltanatının başlangıcı olmayan Allah
şakirt : öğrenci, talebe
tafsilât : ayrıntılar, geniş açıklamalar
tahkîmen : kuvvetlendirerek
tefsir : açıklama, yorum; Üstad Bediüzzaman’ın yazdığı İşarâtü’l-İ’caz adlı eser
telif : yazma, kaleme alma
tevafukat : tevafuklar, uygunluklar, anlamlı denklikler
vazife-i aslî : asıl vazife
vekayi-i müsbete : müsbet, olumlu olaylar
vücud-u mânevî : mânevî varlık
zuhur : görünme, ortaya çıkma
Yükleniyor...