Ve madem bu büyük âyet, hesab-ı cifirle bu asra ve iki Harb-i Umumîye bakar; eski harbin patlamasına ve Risale-i Nur’un zuhuruna tevafuk ettiğini mânen de gösterir. Elbette mezkûr hakikatlere ve kuvvetli karinelere binaen, bilâtereddüt hükmederiz ki, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsi ve tercümanı, bu âyet-i azîmenin mânâ-yı işârî tabakasının külliyetinde dahil ve medâr-ı nazar bir ferdidir ve bu âyet ona işaret eder ve mânâ-yı remziyle ondan haber verir ve ihbar-ı gayb nev’inden bir lem’a-i i’câziyeyi gösterir denilebilir.

Tahlil: Bir ش iki ر yedi yüz; ف م ن ل iki yüz; ص د ﻫ ا yüz; س م yüz; İsm-i Celâl اَللّٰهُ altmış yedi; iki ل altmış; فَهُوَ doksan bir; لِـْلاِسْلاَمِ'de iki veya üç (ا) iki veya üç ح sekiz; 1 نُورٍ مِنْ رَبِّهِ “Risale-i Nur” her ikisinde نُورٍ var. Risalede رَبِّهِ , ر'deki ر’ya mukabildir. Eğer نُورٍ'deki tenvin sayılsa, اَلنُّورِ'da dahi şeddeli ن sayılır yine ittihad ederler. نُورٍ'dan başka مِنْ رَبِّهِ doksan yedi ederek Risale-i Nur’da kalan س ل ﻫ iki (ا) dahi doksan yedi ederek tam tevafuk eder. Türkçe telaffuzda Risale-i Nur hemzeyle okunması zarar vermez.

Sûre-i Mâide’nin on beşinci âyeti

2 قَدْ جَاۤءَكُمْ مِنَ اللّٰهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبِينٌ - يَهْدِى بِهِ اللّٰهُ Sûre-i Nisâ’nın âhirinde 3 يَاۤ اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاۤءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَا اِلَيْكُمْ نُورًا مُبِينًا âyeti gibi, Risale-i Nur’a mânâ ve cifir cihetiyle, mânâ-yı işârî efradından olduğuna kuvvetli bir karine buldum.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “…Rabbinden bir nur…” Zümer Sûresi, 39:22.
2 : “Gerçekten size bir nur ve hakkı ap açık bildiren bir kitap gelmiştir. Allah o kitap vasıtasıyla selâmet yollarına eriştirir.” Mâide Sûresi, 5:15-16.
3 : “Ey insanlar! Size, Rabbinizden ap açık bir delil olan bir peygamber geldi ve size, (dünyanızı ve ahretinizi) aydınlatıcı ap açık bir nur (olarak Kur’ân’ı) indirdik.” Nisâ Sûresi, 4:174.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhir : son
asr : yüzyıl
âyet-i azîme : büyük ve yüce âyet
bilâtereddüt : tereddütsüz
binaen : -dayanarak
hakikat : gerçek, esas
hemze : harekeli elif
hesab-ı cifir : cifir hesabı
ihbar-ı gaybî : bilinmeyen gayb âleminden ve gelecekten haber verme
İsm-i Celâl : Cenâb-ı Hakkın büyüklük, azamet, haşmet sahibi olduğunu bildiren ismi
ittihad : birleşme, birlik
karine : ek delil
külliyet : bütünlük, kapsamlılık
lem’a-i i’câziye : mu’cizelik parıltısı
mânâ-yı işârî : işaret ile bildirilen mânâ
mânâ-yı remz : işaret edilen ince ve gizli mânâ
mânen : manevî olarak
medar-ı nazar : bakışları üzerinde toplayan
mezkûr : anılan, sözü geçen
mukabil : karşılık
nev’ : tür
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
Sûre-i Mâide : Mâide Sûresi; Kur’ân-ı Kerimin 5. sûresi
Sûre-i Nisâ : Nisâ Sûresi; Kur’ân-ı Kerimin 4. sûresi
şahs-ı mânevî : mânevî şahıs tüzel kişilik; belli bir ideal ve gaye etrafında bir araya gelen topluluğun oluşturduğu mânevî şahsiyet ve ortak kimlik
şedde : Arapça’da iki sessiz harfin yanyana olması
tabaka : derece
tahlil : değerlendirme, çözümleme
telaffuz : söyleyiş
tenvin : Arapça gramerde bir kelimenin sonunu nun gibi okutmak üzere konulan işaret; kelimenin sonuna iki üstün (en), iki esre (in), iki ötre (ün) gelmesi hâli
tevafuk : denk gelme, uygunluk
zuhur : belirme, görünme
Yükleniyor...