Ehl-i ilim, ehl-i tasavvuf ve ehl-i mektep ve fen, Bediüzzaman’ın eserlerinden sadece istifaza ve istifade ederler. Evet, üç aylık bir tahsili bulunan ve kırk seneden beri Kur’ân-ı Kerimden başka bir kitapla iştigal etmeyen, yüz otuzu Türkçe, on beşi Arapça olan eserlerini telif ederken hiçbir kitaba müracaat etmediği, henüz hayatta olan kâtipleri tarafından şehâdet edilen, esasen kütüphanesi de bulunmayan, yarım ümmî bir zât, öyle misilsiz bir ilânatla, ulûm-u cedide de dahil mütenevvi ilimlerde, yüksek âlimler ve büyük mürşidlerle, genç yaşında yaptığı münazaraların hepsinde muvaffak olduğu meydanda bulunan, ittifaklı olan meseleleri tasdik ve ihtilaflı olanları tashih eden, kendisi için “Bediüzzaman’ın cevap veremeyeceği bir sual yoktur” diye allâmeler tarafından tasdik edilen ve Avrupa’nın bir kısım idrâksiz ve garazkâr feylesoflarının, müteşâbih âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere yaptığı taarruzlarını, o âyet ve hadislerin birer mu’cize olduğunu eserleriyle ispat ederek itirazlarını kökünden yıkan ve böylece evhama düşürülen bazı ehl-i ilmi de kurtarıp, İslâmiyete olan hücumları akîm bırakan Said Nursî gibi bir müellifin, elbette dâhi bir müfessir-i Kur’ân ve onun ilminin vehbî ve vâsî olduğuna, eserleri olan Nur Risalelerinin bir hayat boyunca okumaya lâyık harika bir şaheser olduğuna şüphe edilemez.

Müteyakkız kardeşlerim! Hem bizim, hem İslâm dünyasının ebedî hayatının necatını, kurtulmasını temin edecek ve bizi tenvir ve irşad ederek dalâletten muhafaza edecek bir eser intihab etmekte, bu kadar dikkatli olmamız çok lüzumludur. Çünkü bu zamanda, türlü türlü aldatmalarla, perde arkasından İslâm gençliğini yoldan çıkarmaya çalışıyorlar.

Bir eser okunacağı veya bir söz dinleneceği zaman, evvela

مَنْ قَالَ وَلِمَنْ قَالَ وَلِمَ قَالَ وَفِيمَا قَالَ yani: “Kim söylemiş? Kime söylemiş? Niçin söylemiş? Ne makamda söylemiş?” olan bir kaide-i esasiyeyi nazar-ı itibara almalı. Evet, kelâmın tabakatının ulviyeti, güzelliği ve kuvvetinin menbaı, şu dört şeydir: Mütekellim, muhatap, maksat ve makam. Yoksa, her ele geçen kitap okunmamalı, her söylenen söze kulak vermemelidir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lemeât
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akîm : neticesiz
allâme : büyük âlim
arş : haydi ileri!
âyet-i kerime : şerefli âyet, Kur’an’ın herbir cümlesi
dâhi : son derece zeki; dehâ ve hikmet sahibi
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i ilm : ilim ehli, âlimler
evham : kuruntular, şüpheler
feylesof : filozof, felsefeci
garazkâr : kötü niyet sahibi, art niyetli
hadis-i şerif : Peygamberimize ait söz, emir veya davranışlar
idrâk : anlayış, kavrayış
ihtilâf : anlaşmazlık, uyuşmazlık
intihab etmek : seçmek
irşad : doğru yolu gösterme
ittifak : birlik, birleşme
kaide-i esasiye : temel kural
kelâm : ifade, söz
makam : konum
maksat : kastedilen şey, gaye
menba : kaynak
mu’cize : bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstü şey
muhafaza : koruma
muhatap : kendisine karşı konuşulan
muvaffak : başarılı
müellif : yazar
müfessir-i Kur’ân : Kur’ân’ı mânâ yönüyle tefsir eden, açıklayıp yorumlayan kimse
münazara : tartışma
mürşid : irşad edici, doğru yolu gösterici
mütekellim : konuşan
mütenevvi : çeşitli
müteşâbih : mânâsı açık olmayan âyet
müteyakkız : uyanık, dikkatli
nazar-ı itibar : dikkate değer gören bakış, dikkate alma
necat : kurtuluş
nefer : asker, er
risale : kitap
şâheser : üstün ve büyük eser
taarruz : saldırı
tabakat : tabakalar, dereceler
tasdik : doğruluğunu kabul etme, onaylama
tashih : düzeltme
tenvir : aydınlatma, nurlandırma
ulviyet : yücelik
üstad : hoca, öğretmen
vâsî : geniş
vehbî : Allah vergisi
Yükleniyor...