Evet, Hazret-i Üstad, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin sünnet-i seniyesine tam iktidâ etmiştir.

Bediüzzaman’ın bu hâli de, bütün İslâm mücahitlerine ve umum Müslümanlara bir örnektir. Yani, cihad ile ubûdiyet ve takvâyı beraber yapıyor, birini yapıp, diğerini ihmâl etmiyor.

Cebbar ve zâlim din düşmanlarının plânıyla hapishanelere sevk edilip, tecrid-i mutlakta ve gayet soğuk bir odada bırakılması ve şiddetli soğukların ve hastalıkların ızdırapları ve titremeleri ve ihtiyarlığın takatsızlıkları içinde bulunması dahi telifata noksanlık vermemiştir.

Sıddık-ı Ekber (radiyallahü anh) demiştir ki: “Cehennemde vücudum o kadar büyüsün ki, ehl-i imâna yer kalmasın.”

Bediüzzaman, bu gayet ulvî seciyenin bir lem’acığına mazhar olmak için, “Birkaç adamın imânını kurtarmak için Cehenneme girmeye hazırım” diye fedakârlığın şâhikasına yükselmiş ve böyle olduğu, Kur’ân ve İslâmiyetin fedâî ve muhlis bir hâdimi olduğu, seksen senelik hayatının şehadetiyle sabit olmuştur.

Kur’ân ve imân hizmeti için Bediüzzaman’ın haysiyetini, şerefini, ruhunu, nefsini, hayatını fedâ ettiği, mâruz kaldığı o kadar şedid zulüm ve işkencelere ve giriftâr edildiği çok musibet ve belalara karşı gösterdiği son derece sabır, tahammül ve itidâl, birer şâhid-i sâdık hükmündedirler.

Bediüzzaman, Kur’ân, imân, İslâmiyet hizmeti için, dünyevî rahatlıklarını fedâ etmiş; dünyevî, şahsî servetler edinmemiş, zühd ve takvâ ve riyâzet, iktisad ve kanaatla ömür geçirerek dünya ile alâkasını kesmiştir.

Bu cümleden olarak, Müslümanların refah ve saadeti için, bütün ömür dakikalarını sırf imân hizmetine vakf ve hasretmek ve ihlâsa tam muvaffak olmak için, kendini dünyadan tecrit ederek mücerret kalmıştır.

Evet, Bediüzzaman imân ve İslâmiyet hizmeti için herşeyden bu derece fedakârlık yapan, fakat bütün bunlarla beraber ubûdiyet, zühd ve takvâda da bir istisna teşkil eden tarihî bir İslâm fedâisi ve Kur’ân-ı Hakîmin muhlis bir hâdimi payesine yükselmiştir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lemeât
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
cebbar : zorba, zalim
cihad : din uğrunda çaba harcama
dünyevî : dünya ile ilgili
ehl-i iman : iman sahibi, inanan
fedâî : fedakâr, kendini bir hizmete adayan
giriftar : tutulmuş, yakalanmış
hâdim : hizmetçi
hasretmek : özgü kılmak
haysiyet : itibar, şeref, değer
ızdırap : aşırı sıkıntı, elem
ihlâs : samimiyet, ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
iktidâ : uyma
iktisad : tutumluluk
itidâl : her konuda orta yolu tutma, aşırıya kaçmama
kanaat : Allah’ın nasip ettiği rızka razı olma, yetinme
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
lem’a : parıltı
maruz : tesirinde kalmış olan, etki karşısında bulunan
mazhar : erişen, nâil olan
muhlis : samimi, ihlâslı; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözeten
muvaffak : başarılı
mücahit : cihad eden, din uğrunda çaba harcayan kimse
mücerret : yalnız, tek başına, bekâr
nefis : kişinin kendisi; insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet
paye : mertebe, rütbe
radiyallahü anh : Allah ondan razı olsun
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
riyâzet : gelip geçici şeylerden nefsi çekerek, kanaat içinde yaşama; ilim, ibadet ve fikirle meşgul olma
saadet : mutluluk
seciye : karakter, üstün özellik
Sıddık-ı Ekber : Hz. Peygambere bağlılıkta en ileride olan, Hz. Ebûbekir
sünnet-i seniyye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şâhid-i sâdık : doğru şahit
şâhika : zirve
şedid : şiddetli
şehadet : şahitlik, tanıklık
tahammül : katlanma, dayanma
takvâ : Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyma
tecrid-i mutlak : tam bir yalnızlık, yalnız başına bırakma
tecrit : soyutlama, ayırma
telifat : yazmalar
teşkil : oluşturma
ubûdiyet : Allah’a kulluk
ulvî : yüce, yüksek
umum : bütün
vakf : adama, bağışlama
zühd : Allah korkusuyla günahlardan kaçınıp kendini ibadete verme
Yükleniyor...