Bediüzzaman Said Nursî, çok ilimlerde müstesna birer eser yazabilirdi. Fakat o “zaman, imânı kurtarmak zamanıdır” demiş ve bütün himmet ve mesâisini ve hayatını, ulûm-u imâniyenin telif ve neşrine hasretmiştir.

Evet, Hazret-i Üstad ulûm-u imâniyeyi neşretmekle, âlem-i İslâm ve âlem-i insaniyeti hayattar ve ziyadar eylemiştir. Cenâb-ı Hak, o büyük Üstaddan ebediyen razı olsun, uzun ömürler versin. Âmin, âmin, âmin.

Risale-i Nur, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın bu asırda bir mu’cize-i mâneviyesi olan yüksek ve parlak bir tefsiridir. Evet Risale-i Nur kalblerin fâtihi ve mahbubu, ruhların sultanı, akılların muallimi, nefislerin mürebbii ve müzekkîsidir. Risale-i Nur’un bir hususiyeti de, Mektubat’ın birinci cildinin yüz yirmi dokuzuncu sahifesindeki1 şu bahistir:

“Bazı sözlerde, ulemâ-i ilm-i kelâmın mesleğiyle, Kur’ân’dan alınan minhac-ı hakikînin farkları hakkında şöyle bir temsil söylemişiz ki, meselâ, bir su getirmek için bazıları küngân (su borusu) ile uzak yerden, dağlar altında kazar, su getirir. Bir kısmı da her yerde kuyu kazar, su çıkarır. Birinci kısım çok zahmetlidir. Tıkanır, kesilir. Fakat, her yerde kuyular kazıp su çıkarmaya ehil olanlar; zahmetsiz, herbir yerde suyu buldukları gibi...

Aynen öyle de, ulemâ-i ilm-i kelâm, esbabı, nihayet-i âlemde teselsül ve devrin muhaliyeti ile kesip, sonra Vacibü’l-Vücudun vücudunu onunla ispat ediyorlar. Uzun bir yolda gidiliyor. Amma, Kur’ân-ı Hakîmin minhac-ı hakikisi ise, her yerde suyu buluyor, çıkarıyor. Her bir âyeti, birer Asâ-yı Mûsâ gibi, nereye vursa âb-ı hayat fışkırtıyor.

2 وَفِى كُلِّ شَىْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰۤى اَنَّهُ وَاحِدٌ düsturunu herşeye okutturuyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Mektûbat, s. 463.
2 : “Herbir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir belge (delil) vardır.” İbnü’l-Mu’tez’in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm, 1:24.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lemeât
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âb-ı hayat : hayat suyu
âlem-i insaniyet : insanlık dünyası
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
âmin : Allahım kabul eyle
âsâb : sinirler
Asâ-yı Mûsâ : Hz. Mûsâ’nın taşa vurunca su çıkaran mu’cizeli asâsı
bahis : konu
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah
düstur : prensip, kural
ebediyen : sonsuza dek
esbab : sebepeler
fâtih : fetheden, açan
hasretmek : yöneltmek, özgü kılmak
hayattar : canlı
himmet : gayret, çalışma
hususiyet : özellik
inkısam : bölünme, kısımlara ayrılma
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
letâif : insanın mânevî yapısındaki ince duygular
mahbub : sevgili
meslek : yol, usul, metod
minhac-ı hakikî : hakikî, gerçek yol
mu’cize-i mâneviye : mânevî mu’cize
muallim : öğretmen
muhaliyet : imkansızlık
muhtelif : çeşitli
mürebbi : terbiye edici
müstesnâ : seçkin, benzeri olmayan
müzekkî : temizleyen, ıslah eden
nefis : insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet
neşr : yayma
nihayet-i âlem : dünyanın son bulması
suret : şekil, biçim
tefsir : açıklama, yorum; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan kitap
telif : kitap yazma
temsil : kıyaslama tarzında benzetme, analoji
teselsül : zincirleme devam etme, ard arda gelme
ulemâ-i ilm-i kelâm : kelâm ilmi âlimleri
ulûm-u imâniye : iman ilimleri
Vacibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vücud : varlık
ziyadar : ışıklı
Yükleniyor...