بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

وَالصَّلٰوةُ عَلٰى سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِۤ اَجْمَعِينَ 1

Tevhidin İki Bürhan-ı Muazzamı

Şu kâinat tamamıyla bir burhan-ı muazzamdır. Lisan-ı gayb, şehadetle müsebbihtir, muvahhiddir. Evet tevhid-i Rahmân’la, büyük bir sesle zâkirdir ki: 2 لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ

Bütün zerrât hüceyrâtı, bütün erkân ve âzâsı birer lisan-ı zâkirdir; o büyük sesle beraber der ki: لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ

O dillerde tenevvü var, o seslerde merâtip var. Fakat bir noktada toplar, onun zikri, onun savtı ki: لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ

Bu bir insan-ı ekberdir; büyük sesle eder zikri. Bütün eczası, zerrâtı küçücük sesleriyle, o bülend sesle beraber der ki: لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ

Şu âlem halka-i zikri içinde okuyor aşri, şu Kur’ân maşrık-ı nuru. Bütün zîruh eder fikri ki: لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ

Bu Furkan-ı Celîlüşşan, o tevhide nâtık burhan, bütün âyât sadık lisan, şuâât barika-i iman, beraber der ki: لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd, Peygamberlerin Efendisi olan zâta ve onun bütün âl ve ashabına salât olsun.
2 : “Ondan başka asla ilâh yoktur.” Âl-i İmran Sûresi, 3:18; Tevbe Sûresi, 9:129; Hûd Sûresi, 11:14.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Konferans
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya
aşr : Kur’ân-ı Kerimden bir vesileyle okunan on âyet miktarı kısım
âyât : âyetler, deliller
âzâ : uzuvlar, organlar
barika-i iman : iman parıltısı, şimşeği
burhan : güçlü delil
bülend : yüksek
bürhan-ı muazzam : büyük delil
ecza : kısımlar, parçalar
erkân : temel unsurlar, esaslar
Furkan-ı Celîlüşşan : doğru ile yanlışı birbirinden ayıran şanı ihtişamlı, görkemli olan Kur’ân
halka-i zikr : zikir halkası
hüceyrât : hücreler
insan-ı ekber : en büyük insan
kâinat : evren, yaratılmış herşey
lisan : dil
lisan-ı gayb : görünmeyen âlemin dili
lisan-ı zâkir : zikreden dil
maşrık-ı nur : nurun doğuşu; parlak nuru
merâtip : mertebeler
muvahhid : Cenâb-ı Allah’ın varlığına ve birliğine inanan
müsebbih : tesbih eden; Allah’ı, yüce şanına lâyık ifadelerle anan
nâtık : konuşan
sadık : doğru
savt : ses
şehadet : şahitlik, tanıklık
şuâât : nurlar, ışıklar
tenevvü : çeşitlilik
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
tevhid-i Rahmân : rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah’ı bir olarak bilme ve ilân etme
zâkir : zikreden, Allah’ı anan
zerrât : zerreler, atomlar
zîruh : ruh sahibi
Yükleniyor...