1 نَه شَبَمْ نَه شَبْ پَرَسْتَمْ مَنْ - غُلاٰمِ شَمْسَمْ اَزْشَمْسِ مِى گُويَمْ خَبَرْ

Temsil, i’câz-ı Kur’ân’ın en parlak bir âyinesi olduğundan, biz dahi bir temsille şu sırra bakacağız. Şöyle ki:

Birtek zat, muhtelif merâyâ vasıtasıyla külliyet kesb eder. Cüz’î-yi hakikî iken, umumî şuûnâta mâlik bir küllî hükmüne geçer. Meselâ, şems, bir cüz’î-yi müşahhas iken, eşya-yı şeffâfe vasıtasıyla öyle bir küllî hükmüne geçer ki, rû-yi zemini timsalleriyle akisleriyle dolduruyor. Hattâ katarat ve parlak zerrat adedince cilveleri bulunuyor. Güneşin harareti ve ziyası ve ziyasının içinde olan yedi renkli elvân-ı seb’ası, herbirisi, mukabilindeki eşyaya muhit, âmm ve şamil oldukları halde, herbir şeffaf şey dahi güneşin timsaliyle beraber harareti, hem ziyayı, hem elvân-ı seb’ayı gözbebeğinde saklıyor ve sâfi kalbini ona bir taht yapıyor.

Demek, şems, vâhidiyet haysiyetiyle ona mukabil umum eşyaya muhit olduğu gibi; ehadiyet cihetiyle, herbir şeyde güneş çok vasıflarıyla beraber, bir nevi cilve-i zatıyla bulunur. Madem temsilden temessül bahsine geçtik. Temessülün çok envâından şu meseleye medar olacak üç nev’ine işaret ederiz.

Birincisi: Kesif, maddî şeylerin akisleridir. O akisler hem gayrdır, ayn değil; hem mevattır, ölüdür. Hüviyet-i suriyesinden başka hiçbir hâsiyete mâlik değil. Meselâ sen âyineler mahzenine girsen, bir Said binler Said olur. Fakat zîhayat yalnız sensin. Ötekiler ölüdürler; hayat hassaları onlarda yoktur.

İkincisi: Maddî nuranînin akisleridir. Şu akis ayn değil, fakat gayr da değil. Mahiyeti tutmuyor; fakat o nurânînin ekser hâsiyetlerine mâliktir, onun gibi hayy sayılıyor.

Meselâ, şems dünyaya girdi, herbir âyinede aksini gösterdi. O akislerin herbirinde, güneşin hassaları hükmünde olan hararet, ziya ve ziyadaki elvân-ı seb’a bulunuyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ben ne geceyim, ne de geceye kulluk ederim. Ben bir hakikat güneşinin hâdimiyim ki, size ondan haber getiriyorum.” İmâm-ı Rabbânî, el-Mektûbât 1:124 (130. Mektup).
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Beşinci Söz / Sonraki Risale: On Yedinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âmm : umumî, genel
âyine : ayna
ayn : aslı, kendisi
ayn-ı ilmi : ilmin kendisi
ayn-ı kudret : kudretin kendisi
cilve : yansıma
cilve-i zât : zâtın görüntüsü
cüz’î-yi hakikî : gerçek fert, tek kişi
cüz’î-yi müşahhas : somut bir fert, birey
ehadiyet : her bir varlıkta görünen birlik tecellisi
ekser : pekçok
elvân-ı seb’a : yedi renk
envâ : çeşitler, türler
eşya-yı şeffâfe : şeffaf şeyler
faraza : varsayalım ki
gayr : diğeri, başkası
hararet : sıcaklık, ısı
hâsiyet : özellik, hususiyet
hassa : özellik
hayy : diri, canlı
hüviyet-i suriye : görünüşteki şahsiyet
i’câz-ı Kur’ân : Kur’ân’ın mu’cizeliği
katarat : damlalar
kesb etmek : kazanmak
kesif : yoğun, şeffaf olmayan
küllî : fertlerden oluşan topluluk, bireyler topluluğu
külliyet : fertlerden oluşan topluluk hâli
mahiyet : özellik, nitelik, iç yapı
mahzen : depo
mâlik : sahip
medar : dayanak, vesile
merâyâ : aynalar
mevat : ölmüş
muhit : kapsayıcı, kuşatıcı
mukabil : karşılık
nev’ : çeşit
nuranî : nurlu, parlak af, temiz
sıfât-ı seb’a : yedi sıfat
şamil : kapsamlı
şems : güneş
şuûnât : özellikler, haller ve işler
temessül : görüntünün belirmesi
temsil : kıyaslama tarzında benzetme, analoji
umumî : genel
vâhidiyet : varlıkları kaplayan birlik tecellisi
yekta : tek, eşsiz
zerrat : zerreler, atomlar
zîhayat : canlı
zîşuur : şuurlu, bilinçli
ziya : ışık
Yükleniyor...