Acaba, maddeden mücerred ve muallâ; ve tahdid-i kayıt ve zulmet-i kesafetten münezzeh ve müberrâ; ve şu umum envar ve bütün nuraniyat Onun envâr-ı kudsiye-i esmâsının bir kesif zılâli; ve umum vücut ve bütün hayat ve âlem-i ervah ve âlem-i misal nim-şeffaf bir âyine-i cemâli; ve sıfâtı muhîta; ve şuûnâtı külliye olan bir Zât-ı Akdesin irade-i külliye ve kudret-i mutlaka ve ilm-i muhitle tecellî-i sıfâtı ve cilve-i ef’âli içindeki teveccüh-ü ehadiyetinden hangi şey saklanabilir, hangi iş ağır gelebilir, hangi şey gizlenebilir, hangi fert uzak kalabilir, hangi şahıs külliyet kesb etmeden ona yanaşabilir?

Evet, nasıl güneş kayıtsız nuru, maddesiz aksi vasıtasıyla sana senin gözbebeğinden daha yakın olduğu halde, sen mukayyet olduğun için ondan gayet uzaksın. Ona yanaşmak için çok kayıtlardan tecerrüd etmek, çok merâtib-i külliyeden geçmek lâzım gelir. Adeta, mânen yer kadar büyüyüp, kamer kadar yükselip, sonra doğrudan doğruya güneşin mertebe-i asliyesine bir derece yanaşabilir ve perdesiz görüşebilirsin. Öyle de, Celîl-i Zülcemâl, Cemîl-i Zülkemâl sana gayet yakındır; sen Ondan gayet uzaksın. Kalbin kuvveti, aklın ulviyeti varsa, temsildeki noktaları hakikate tatbike çalış.

İKİNCİ ŞUA

Ey nefs-i bîhuş! Diyorsun ki:
اِنَّمَاۤ اَمْرُهُ ۤ اِذَاۤ اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقوُلَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ 1 hem
اِنْ كَانَتْ اِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَدَيْناَ مُحْضَروُنَ 2
gibi âyetler, vücud-u eşya sırf bir emirle ve def’î olduğunu; ve
صُنْعَ اللّٰهِ الَّذِۤى اَتْقَنَ كُلَّ شَىْءٍ 3 hem اَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُ 4 gibi âyetler, vücud-u eşya ilim içinde azîm bir kudretle, hikmet içinde dakik bir san’atla, tedricî olduğunu gösteriyorlar. Vech-i tevfiki nedir?

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Birşeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.” Yâsin Sûresi, 36:82.
2 : “Tek bir sesledir ki, hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler.” Yâsin Sûresi, 36:53.
3 : “Allah’ın san’atıdır ki, herşeyi hikmetle, yerli yerinde ve sapa sağlam yaratmıştır.” Neml Sûresi, 27:88.
4 : “O herşeyi en güzel şekilde yarattı.” Secde Sûresi, 32:7.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Beşinci Söz / Sonraki Risale: On Yedinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i ervah : ruhlar âlemi
âlem-i misal : bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi âlem
âyine-i cemâl : güzelliğin aynası
azîm : büyük
Celîl-i Zülcemâl : sonsuz güzellik, haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
Cemîl-i Zülkemâl : kemâl ve güzellik sahibi Allah
cilve-i ef’âl : İlâhî fiillerin yansıması
dakik : pek ince, nazik
def’î : birden bire
feyz : ilham, bereket ve ilim bolluğu
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
ilm-i muhit : her şeyi kuşatan ilim
irade-i külliye : herşeyi kuşatan irade
istinaden : dayanarak
kamer : ay
kesb etmek : kazanmak
kudret : kuvvet, iktidar
kudret-i mutlaka : sınırsız güç ve iktidar
külliye : kapsamlı
külliyet : genellik; istidatların tamamını geliştirme
mânen : mânevî olarak
merâtib-i külliye : büyük ve kalabalık mertebeler
mertebe-i asliye : asıl mertebe
muhîta : kuşatıcı
mukayyet : kayıtlı, sınırlı
nefs-i bîhuş : akılsız nefis
nim-şeffaf : yarı şeffaf
sıfât : vasıflar, nitelikler
şuûnat : işler, faaliyetler
tecellî-i sıfât : sıfâtın görünmesi
tecerrüd : sıyrılma, arınma
tedricî : yavaş yavaş
temsil : kıyaslama tarzında benzetme
teveccüh-ü ehadiyet : Allah’ın herbir varlığa ayrı ayrı ve doğrudan teveccühü
ulviyet : yücelik
umum : bütün
vech-i tevfik : uygunluk yönü
vücud-u eşya : varlıkların yaratılması
Zât-ı Akdes : her türlü kusur ve noksandan yüce olan Zât, Allah
zılâl : gölgeler
Yükleniyor...