Vahye istinad eden bütün edyân-ı semâviyenin icmâı ile ve şuhuda istinad eden bütün ehl-i keşfin tevatürüyle, melâike ve ervah semâdan zemine geliyorlar.

Bundan, hisse karib bir hads-i kat’î ile bilinir ki, sekene-i arz için, semâya çıkmak için bir yol vardır. Evet, nasıl herkesin akıl ve hayal ve nazarı her vakit semâya gider.

Öyle de, ağırlıklarını bırakan ervâh-ı enbiya ve evliya veya cesetlerini çıkaran ervâh-ı emvat, izn-i İlâhî ile oraya giderler. Madem hiffet ve letafet bulanlar oraya giderler. Elbette cesed-i misalî giyen ve ervah gibi hafif ve lâtif bir kısım sekene-i arz ve hava, semâya gidebilirler.

ÜÇÜNCÜ BASAMAK

Semânın sükût ve sükûneti ve intizam ve ıttıradı ve vüs’at ve nuraniyeti gösterir ki, sekenesi, zeminin sekenesi gibi değiller; belki, bütün ahalisi muti’dirler. Ne emrolunsa onu işlerler. Müzahame ve münakaşayı icap edecek bir sebep yoktur. Zira memleket geniş, fıtratları safi, kendileri masum, makamları sabittir.

Evet, zeminde ezdad içtima etmiş, eşrar ahyara karışmış, içlerinde münakaşat başlamış. O sebepten ihtilâfat ve ıztırabat düşmüş. Ve ondan imtihanat ve müsabakat teklif edilmiş. Ve ondan terakkiyat ve tedenniyat çıkmış. Şu hakikatin hikmeti şudur ki:
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Söz / Sonraki Risale: On Altıncı Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahyar : hayırlılar, iyiler
bedî : eşsiz derecede güzel, benzersiz
cami’ : kapsayıcı
cemiyetli : kapsamlı
cesed-i misalî : maddi yapısı olmayan vücut
cüz’ü : kısım, parça
edyân-ı semaviye : vahiyle gelen semavî dinler
ehl-i keşif : maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar, veliler
ervâh-ı emvat : ölülerin ruhları
ervâh-ı enbiya ve evliya : peygamberlerin ve velilerin ruhları
eşrar : şerliler, kötüler
ezdad : zıtlar
hads-i kat’î : doğru ve kesin sezgi
ıttırad : düzgünlük, aynı şekilde devamlılık
istinad eden : dayanan
izn-i İlâhî : Allah’ın izni
letafet : maddî ağırlık ve sınırlamalarla kısıtlı olmama
mu’cize-i kudret : Allah’ın kudret mu’cizesi
muti’ : itaat eden, emre uyan
münakaşat : münakaşalar, tartışmalar
müsabakat : müsabakalar, yarışmalar
müzahame : zahmet verme, itişip kakışma
nuraniyet : parlaklık, aydınlık
sekene : sakinler, oturanlar
sekene-i arz : dünyalılar, yer sakinleri
semere-i âlem : kâinatın meyvesi
sükûnet : sakinlik, durgunluk
şerece-i hilkat : yaratılış ağacı
şuhud : kalp gözüyle görme
tedenniyat : alçalmalar, gerilemeler
teklif : görev yükleme
terakkiyat : terakkiler, ilerlemeler
tevatür : çeşitli kanallardan gelen ve doğruluğu kesin olarak kanıtlanan haber
vahiy : Allah tarafından gelen emir ve yasaklar
vüs’at : genişlik
Yükleniyor...