On Dördüncü Sözün Zeyli

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اِذَا زُلْزِلَتِ اْلاَرْضُ زِلْزَالَهَا - وَاَخْرَجَتِ اْلاَرْضُ اَثْقَالَهَا - وَقَالَ اْلاِنْسَانُ مَالَهَا - يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْباَرَهَا - بِاَنَّ رَبَّكَ اَوْحٰى لَهَا .. الخ
1

ŞU SÛRE kat’iyen ifade ediyor ki, küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreniyor. Bazan da titriyor.

Mânevî ve ehemmiyetli bir canipten, şimdiki zelzele münasebetiyle, altı yedi cüz’î suale karşı, yine mânevî ihtar yardımıyla cevapları kalbe geldi. Tafsilen yazmak kaç defa niyet ettimse de izin verilmedi. Yalnız icmalen kısacık yazılacak.

Birinci sual: Bu büyük zelzelenin maddî musibetinden daha elîm, mânevî bir musibeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve meyusiyet, ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb ederek dehşetli bir azap vermesi nedendir?

Yine mânevî cevap: Şöyle denildi ki, Ramazan-ı Şerifin teravih vaktinde kemâl-i neş’e ve sürurla, sarhoşçasına, gayet heveskârâne şarkıları ve bazan kızların sesleriyle, radyo ağzıyla bu mübarek merkez-i İslâmiyetin her köşesinde cazibedârâne işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır. Ve insan ‘Ne oluyor buna?’ der. O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir.” Zilzal Sûresi, 99:1-5.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Hatime
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

biçare : çaresiz
binaen : dayanarak
canip : yön, taraf
cazibedârâne : çekici, baştan çıkarıcı bir şekilde
cüz’î : küçük
ekser : pekçok
elîm : acı veren, üzücü
emir tahtında : emir altında
heveskârâne : hevesli bir şekilde, nefsin arzu ve isteklerine uyarak
hikmet : sebep, gaye, fayda
icmalen : kısaca, özetle
ihtar : hatırlatma
kat’iyen : kesinlikle
kemâl-i neş’e ve sürur : tam bir neşe ve sevinç
küre-i arz : yerküre, dünya
mazhar : yansıma ve görünme yeri
merkez-i İslâmiyet : İslâm merkezi
meyusiyet : ümitsizlik
musibet : felaket, belâ
mübarek : bereketli, uğurlu
mühim : önemli
selb etme : ortadan kaldırma
semavî : vahiyle gelen
tâcil : çabuklaştırma
tafsilen : ayrıntılı olarak
tehir : erteleme, sonraya bırakma
vahiy/ilham : Allah tarafından varlıklara verilmiş duygu; yaratılışa ait kalbe doğuş
zelzele : deprem, sarsıntı
zeyl : ilâve, ek
Yükleniyor...