Hüve Nüktesi

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ - وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا
1

Çok aziz ve sıddık kardeşlerim,

Kardeşlerim, لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ 2 ve قُلْ هُوَ اللّٰهُ 3 deki (هُو) “Hû” lâfzında, yalnız maddî cihette bir seyahat-i hayaliye-i fikriyede, hava sahifesinin mütalâasıyla âni bir surette görünen bir zarif nükte-i tevhidde, meslek-i imaniyenin hadsiz derece kolay ve vücub derecesinde suhuletli bulunmasını ve şirk ve dalâletin mesleğinde hadsiz derecede müşkilâtlı, mümteni binler muhal bulunduğunu müşahede ettim. Gayet kısa bir işaretle o geniş ve uzun nükteyi beyan edeceğim.

Evet, nasıl ki bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle saksılık eden kabında, eğer tabiata, esbaba havale edilse, lâzım gelir ki, ya o kapta küçük mikyasta yüzer, belki çiçekler adedince mânevî makineler, fabrikalar bulunsun; veyahut o parçacık topraktaki herbir zerre, bütün o ayrı ayrı çiçekleri, muhtelif hasiyetleriyle ve hayattar cihazatıyla yapmalarını bilsin, adeta bir ilâh gibi hadsiz ilmi ve nihayetsiz iktidarı bulunsun. Aynen öyle de, emir ve iradenin bir arşı olan havanın, rüzgârın herbir parçası ve bir nefes ve tırnak kadar olan (هُو) “Hû” lâfzındaki havada, küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcut telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nâkileleri bulunsun ve o hadsiz işleri beraber ve bir anda yapabilsin; veyahut o (هُو) “Hû”daki havanın, belki unsur-u havanın herbir parçasının herbir zerresi, bütün telefoncular ve ayrı ayrı umum telgrafçılar ve radyo ile konuşanlar kadar mânevî şahsiyetleri ve kabiliyetleri bulunsun ve onların umum dillerini bilsin ve aynı zamanda başka zerrelere de bildirsin, neşretsin.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Onun adıyla. O her kusurdan münezzehtir. “Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44. Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.
2 : “Ondan başka hiçbir ilâh yoktur.” Bakara Sûresi, 2:163; Âl-i İmran Sûresi, 3:2.
3 : “De ki: O Allah’tır.” İhlâs Sûresi, 112:1.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhize : alıcı
âni : birden bire
arş : taht; emir ve egemenliğin icra yeri
aziz : çok değerli, izzetli
beyan etmek : açıklamak
cihazat : organlar, donanım
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
emir ve irade : Allah’ın yaratılışa dair emir ve dilemeleri
esbab : sebepler
hadsiz : sınırsız
hasiyet : özellik
hayattar : canlı
Hüve : O, Allah
iktidar : güç, kuvvet
lâfz : ifade, kelime
maddî cihet : maddeye bakan yön
meslek-i imaniye : iman yolu
mevcut : var olan
mikyas : ölçek
muhal : imkansız
muhtelif : çeşitli
mümteni : imkansız
müşahede : gözlem
müşkilât : zorluk
mütalâa : inceleme
nâkile : iletici
nihayetsiz : sonsuz
nükte : ince ve derin mânâ
nükte-i tevhid : Allah’ın birliğine dair ince bir mânâ
seyahat-i hayaliye-i fikriye : hayalde ve düşüncede yapılan yolculuk
sıddık : çok doğru ve bağlı
suhulet : kolaylık
suret : şekil
şirk : Allah’a ortak koşma
tabiat : doğa, maddî âlem
umum : bütün
unsur-u hava : hava maddesi
vücub : kesinlik, zorunluluk
zarif : güzel, ince
zerre : atom
Yükleniyor...