Hem bütün gelecek zamanda olan HAŞİYE mümkinâta kàdir olduğuna, bütün geçmiş zamandaki mucizât-ı kudreti olan vukuatı şehadet eden ve kıyamet ve haşre pek benzeyen kış ile baharı her vakit bilmüşahede icad eden bir Kadîr-i Zülcelâlden, insan nasıl ademe gidip kaçabilir, toprağa girip saklanabilir?

Madem bu dünyada ona lâyık muhasebe görülüp hüküm verilmiyor. Elbette bir Mahkeme-i Kübrâ, bir saadet-i uzmâya gidecektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Evet, zaman-ı hâzırdan, ta iptida-i hilkat-i âleme kadar olan zaman-ı mazi, umumen vukuattır. Vücuda gelmiş herbir günü, herbir senesi, herbir asrı birer satırdır, birer sahifedir, birer kitaptır ki, kalem-i kader ile tersim edilmiştir; dest-i kudret, mucizât-ı âyâtını onlarda kemâl-i hikmet ve intizamla yazmıştır.

Şu zamandan ta kıyamete, ta Cennete, ta ebede kadar olan zaman-ı istikbal, umumen imkânattır. Yani, mazi vukuattır, istikbal imkânattır. İşte, o iki zamanın iki silsilesi birbirine karşı mukabele edilse: Nasıl ki dünkü günü halk eden ve o güne mahsus mevcudatı icad eden Zât, yarınki günü mevcudatıyla halk etmeye muktedir olduğu hiçbir vecihle şüphe getirmez.

Öyle de, şüphe yoktur ki, şu meydan-ı garaip olan zaman-ı mazinin mevcudatı ve harikaları, bir Kadîr-i Zül-celâlin mucizâtıdır; kat’î şehadet ederler ki, o Kadîr, bütün istikbalin, bütün mümkinâtın icadına, bütün acaibinin izharına muktedirdir. Evet, nasıl ki bir elmayı halk edecek, elbette dünyada bütün elmaları halk etmeye ve koca baharı icad etmeye muktedir olmak gerektir.

Baharı icad etmeyen, bir elmayı icad edemez. Zira o elma, o tezgâhta dokunuyor. Bir elmayı icad eden, bir baharı icad edebilir. Bir elma bir ağacın, belki bir bahçenin, belki bir kâinatın misal-i musağğarıdır.

Hem san’at itibarıyla koca ağacın bütün tarih-i hayatını taşıyan elmanın çekirdeği itibarıyla öyle bir harika-i san’attır ki, onu öylece icad eden, hiçbir şeyden âciz kalmaz. Öyle de, bugünü halk eden, kıyamet gününü halk edebilir ve baharı icad edecek, haşrin icadına muktedir bir Zât olabilir.

Zaman-ı mazinin bütün âlemlerini zamanın şeridine kemâl-i hikmet ve intizamla takıp gösteren, elbette istikbal şeridine dahi başka kâinatı takıp gösterebilir ve gösterecektir. Kaç Sözlerde, bilhassa Yirmi İkinci Sözde gayet kat’î ispat etmişiz ki: Herşeyi yapamayan hiçbir şeyi yapamaz. Ve birtek şeyi halk eden herşeyi yapabilir.

Hem eşyanın icadı birtek Zâta verilse, bütün eşya birtek şey gibi kolay olur ve suhulet peyda eder. Eğer müteaddit esbaba verilse ve kesrete isnad edilse, birtek şeyin icadı, bütün eşyanın icadı kadar müşkilâtlı olur ve imtinâ derecesinde suûbet peyda eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: On Birinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bilmüşahede : görüldüğü gibi
Celîl : sonsuz derecede haşmet, heybet ve görkem sahibi Allah
Cemîl : bütün güzelliklerin kaynağı ve sonsuz güzellik sahibi Allah
cilve : yansıma, görüntü
ebed : sonsuzluk
esbab : sebepler
eşya : varlıklar
halk etmek : yaratmak
harika-i san’at : san’at harikası
haşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
icad eden : yaratan, yoktan var eden
imkânat : olması imkan dahilinde olan şeyler
imtinâ : imkansızlık
isnad edilmek : dayandırılmak
istikbal : gelecek
itibarıyla : özelliğiyle
izhar : meydana çıkarma, gösterme
Kadîr : herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah
Kadîr-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeye gücü yeten, kudret sahibi Allah
kâinat : evren, yaratılmış herşey
mevcudat : varlıklar
meydan-ı garaip : garip şeylerin meydana geldiği yer
mu’cizât-ı kudret : Allah’ın kudret mu’cizeleri
muhasebe : hesaba çekme, sorgulama
mukabele edilme : karşılaştırılma
muktedir : gücü yeten, iktidar sahibi
mümkinât : olması imkan dahilinde olan şeyler
müşkilâtlı : zor
müteaddit : birçok, çeşitli
saadet-i uzmâ : en büyük mutluluk
silsile : zincir
suhulet peyda etmek : kolaylık kazanmak
suûbet peyda etmek : zorluk kazanmak
tarih-i hayat : hayatının tarihi
umumen : genellikle
vaad : Allah’ın mükafat için söz vermesi
vaîd : Allah’ın azap ve cezayla korkutması
vecih : şekil, yön
vukuat : meydana gelmiş olaylar
zaman-ı istikbal : gelecek zaman
zaman-ı mazi : geçmiş zaman
Yükleniyor...