DÖRDÜNCÜ SURET
Bak: Had ve hesaba gelmeyen şu sergilerde olan misilsiz mücevherat, şu sofralarda olan emsalsiz mat’umat gösteriyorlar ki, bu yerlerin padişahının hadsiz bir sehâveti, hesapsız, dolu hazineleri vardır. Halbuki, böyle bir sehâvet ve tükenmez hazineler, daimî ve istenilen herşey içinde bulunur bir dâr-ı ziyafet ister. Hem ister ki, o ziyafetten telezzüz edenler orada devam etsinler, ta zevâl ve firakla elem çekmesinler. Çünkü zevâl-i elem lezzet olduğu gibi, zevâl-i lezzet dahi elemdir. Bu sergilere bak ve şu ilânlara dikkat et ve bu dellâllara kulak ver ki, muciznümâ bir padişahın antika san’atlarını teşkil ve teşhir ediyorlar. Kemâlâtını gösteriyorlar. Misilsiz cemâl-i mânevîsini beyan ediyorlar. Hüsn-ü mahfîsinin letâifinden bahsediyorlar.
Demek onun pek mühim, hayret verici kemâlât ve cemâl-i mânevîsi vardır. Gizli, kusursuz kemâl ise, takdir edici, istihsan edici, “Maşaallah” deyip müşahede edicilerin başlarında teşhir ister. Mahfî, nazirsiz cemâl ise, görünmek ve görmek ister. Yani, kendi cemâlini iki vech ile görmek; biri muhtelif âyinelerde bizzat müşahede etmek, diğeri müştak seyirci ve mütehayyir istihsan edicilerin müşahedesiyle müşahede etmek ister. Hem görmek, hem görünmek, hem daimî müşahede, hem ebedî işhad ister. Hem o daimî cemâl, müştak seyirci ve istihsan edicilerin devam-ı vücutlarını ister. Çünkü daimî bir cemâl, zail müştaka razı olamaz. Zira, dönmemek üzere zevâle mahkûm olan bir seyirci, zevâlin tasavvuruyla, muhabbeti adavete döner. Hayret ve hürmeti tahkire meyleder. Çünkü insan bilmediği ve yetişmediği şeye düşmandır. Halbuki şu misafirhanelerden herkes çabuk gidip kayboluyor. O kemâl ve o cemâlin bir ışığını, belki zayıf bir gölgesini, bir anda bakıp, doymadan gidiyor. Demek bir seyrangâh-ı daimîye gidiliyor.
Bak: Had ve hesaba gelmeyen şu sergilerde olan misilsiz mücevherat, şu sofralarda olan emsalsiz mat’umat gösteriyorlar ki, bu yerlerin padişahının hadsiz bir sehâveti, hesapsız, dolu hazineleri vardır. Halbuki, böyle bir sehâvet ve tükenmez hazineler, daimî ve istenilen herşey içinde bulunur bir dâr-ı ziyafet ister. Hem ister ki, o ziyafetten telezzüz edenler orada devam etsinler, ta zevâl ve firakla elem çekmesinler. Çünkü zevâl-i elem lezzet olduğu gibi, zevâl-i lezzet dahi elemdir. Bu sergilere bak ve şu ilânlara dikkat et ve bu dellâllara kulak ver ki, muciznümâ bir padişahın antika san’atlarını teşkil ve teşhir ediyorlar. Kemâlâtını gösteriyorlar. Misilsiz cemâl-i mânevîsini beyan ediyorlar. Hüsn-ü mahfîsinin letâifinden bahsediyorlar.
Demek onun pek mühim, hayret verici kemâlât ve cemâl-i mânevîsi vardır. Gizli, kusursuz kemâl ise, takdir edici, istihsan edici, “Maşaallah” deyip müşahede edicilerin başlarında teşhir ister. Mahfî, nazirsiz cemâl ise, görünmek ve görmek ister. Yani, kendi cemâlini iki vech ile görmek; biri muhtelif âyinelerde bizzat müşahede etmek, diğeri müştak seyirci ve mütehayyir istihsan edicilerin müşahedesiyle müşahede etmek ister. Hem görmek, hem görünmek, hem daimî müşahede, hem ebedî işhad ister. Hem o daimî cemâl, müştak seyirci ve istihsan edicilerin devam-ı vücutlarını ister. Çünkü daimî bir cemâl, zail müştaka razı olamaz. Zira, dönmemek üzere zevâle mahkûm olan bir seyirci, zevâlin tasavvuruyla, muhabbeti adavete döner. Hayret ve hürmeti tahkire meyleder. Çünkü insan bilmediği ve yetişmediği şeye düşmandır. Halbuki şu misafirhanelerden herkes çabuk gidip kayboluyor. O kemâl ve o cemâlin bir ışığını, belki zayıf bir gölgesini, bir anda bakıp, doymadan gidiyor. Demek bir seyrangâh-ı daimîye gidiliyor.
Önceki Risale: Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: On Birinci Söz
Bölümler
- Birinci Suret
- İkinci Suret
- Üçüncü Suret
- Dördüncü Suret
- Beşinci Suret
- Altıncı Suret
- Yedinci Suret
- Sekizinci Suret
- Dokuzuncu Suret
- Onuncu Suret
- On Birinci Suret
- On İkinci Suret
- Birinci İşaret
- İkinci İşaret
- Üçüncü İşaret
- Dördüncü İşaret
- Birinci Hakikat
- İkinci Hakikat
- Üçüncü Hakikat
- Dördüncü Hakikat
- Beşinci Hakikat
- Altıncı Hakikat
- Yedinci Hakikat
- Sekizinci Hakikat
- Dokuzuncu Hakikat
- Onuncu Hakikat
- On Birinci Hakikat
- On İkinci Hakikat
- Hâtime
- Zeylin Birinci Parçası
- Zeylin İkinci Parçası
- Zeylin Üçüncü Parçası
- Zeylin Dördüncü Parçasının İlk Kısmı
- Zeylin Dördüncü Parçasının İkinci Kısmı
- Zeylin Beşinci Parçası