O müddeînin yüzüne recm-i şeytan gibi bir yıldız, öyle bir tokat vurur ki, yıldızlardan tâ Cehennemin dibine onu atar.1

Ve beraberinde olan tabiatı HAŞİYE evham derelerine ve tesadüfü adem kuyusuna ve şerikleri imtinâ ve muhaliyet zulümatına ve din aleyhindeki felsefeyi esfel-i sâfilînin dibine atar.

Bütün yıldızlarla beraber o yıldız 2 لَوْ كَانَ فِيهِمَاۤ اٰلِهَةٌ اِلاَّ اللّٰهُ لَفَسَدَتَا ferman-ı kudsîsini okurlar. Ve “Sinek kanadından tut, tâ semâvât kandillerine kadar, bir sinek kanadı kadar şerike yer yoktur ki parmak karıştırsın” diye ilân ederler.

سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ 3

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ سِرَاجِ وَحْدَتِكَ فِى كَثْرَةِ مَخْلُوقَاتِكَ وَدَلاَّلِ وَحْدَانِيَّتِكَ فِى مَشْهَرِ كَاۤئِنَاتِكَ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ 4

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Mülk Sûresi, 67:5.
HAŞİYE : Fakat sukuttan sonra tabiat tevbe etti. Hakikî vazifesi tesir ve fiil olmadığını, belki kabul ve infial olduğunu anladı. Ve kendisi kader-i İlâhînin bir nevi defteri-fakat tebeddül ve tagayyüre kabil bir defteri-ve kudret-i Rabbâniyenin bir nevi programı ve Kadîr-i Zülcelâlin bir nevi fıtrî şeriati ve bir nevi mecmua-i kavânîni olduğunu bildi. Kemâl-i acz ve inkıyadla vazife-i ubûdiyetini takındı ve “fıtrat-ı İlâhiye“ ve “san’at-ı Rabbâniye“ ismini aldı.
2 : “Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olur giderdi.” Enbiyâ Sûresi, 21:22.
3 : “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin.” Bakara Sûresi, 2:32.
4 : Allahım! Mahlûkatının kesret daireleri içinde sirâc-ı vahdetin ve kâinatının meşherinde dellâl-ı vahdâniyetin olan Efendimiz Muhammed’e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Birinci Söz / Sonraki Risale: Otuz Üçüncü Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : yokluk
esfel-i sâfilîn : aşağıların en aşağısı
evhâm : vehimler, kuruntular
ferman-ı kudsî : kutsal buyruk
fıtrat-ı İlâhiye : İlâhi fıtrat, yaratılış kanunları
fıtrî şeriat : Allah’ın yaratılışa ait koyduğu kanunlar
hakikî : gerçek
hizmetkâr : hizmetçi
imtinâ : imkânsızlık
infial : fiilden etkilenme, bir tesirin gücü altında hareket etme
ittiham : suçlama
kabil : kabiliyetli
kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, planlaması
Kadîr-i Zülcelâl : kudreti herşeyi kuşatan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kemâl-i acz ve inkıyad : tam anlamıyla âcizlik ve itaat etme
kudret-i Rabbâniye : herşeyi terbiye ve idare eden Allah’ın sonsuz kudreti
mecmuâ-i kavânîn : kanunlar derlemesi
muhâliyet : ihtimal dışı olma, imkansızlık
müddeî : iddia sahibi
müstehak : layık
nevi : çeşit, tür
nihayetsiz : sonsuz, sınırsız
recm-i şeytan : şeytan taşlama
sâfi : arınmış, temiz
samediyet : herşey Allah’a muhtaç olduğu halde, Onun hiçbir şeye muhtaç olmayışı
San’at-ı Rabbâniye : herşeyi terbiye edip idaresi altında bulunduran Allah’ın san’atı
semâvat : gökler
sukut : düşüş
şerik : Allah’a ortak koşulan şey
tabiat : doğa, canlı ve cansız bütün varlıklar, maddî âlem
tebeddül : değişim
tegayyür : başkalaşım
tesadüf : rastlantı
vazife-i ubûdiyet : kulluk görevi
zulümât : karanlıklar
Yükleniyor...