Meselâ, nasıl bir padişahın fakat velî bir padişahın ki, umum memurları ve kumandanları sırf bir perde olup, bütün hüküm ve icraat Onun elinde farz ediyoruz. O padişahın tasarrufat ve icraatı iki çeşittir:

Birisi, umumî bir kanunla, zâhirî memurların ve kumandanların suretinde ve makamların kabiliyetine göre verdiği emirler ve gösterdiği icraatlardır.

İkincisi, umumî kanunla değil ve zâhirî memurları da perde yapmayarak, doğrudan doğruya ihsânât-ı şahanesi ve icraatı, daha güzel, daha yüksek denilebilir.

Öyle de, Sultan-ı Ezel ve Ebed olan Hâlık-ı Kâinat, çendan vesait ve esbabı icraatına perde yapmış, haşmet-i rububiyetini göstermiş. Fakat, ibâdının kalbinde hususî bir telefon bırakmış ki, esbabı arkada bırakıp, doğrudan doğruya Ona teveccüh etmek için, ubûdiyet-i hassa ile mükellef edip 1 اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ deyiniz diye, kâinattan, yüzlerini kendine çevirir.

İşte اَللّٰهُ أَكْبَرُ 2 , اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ 3 , اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ4 meânîsi şu mânâya da bakıyor.

Vekilin ikinci şık sualine Beş Remiz ile cevaptır...

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz.” Fâtiha Sûresi, 1:5.
2 : Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Allah en büyüktür.” Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu’l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu’l-Me’sûra s. 290; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat 5:28.
3 : Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Merhametlilerin en merhametlisi.” A’râf Sûresi, 7:151; Yûsuf Sûresi, 12:64.
4 : Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Yaratıcıların en güzeli.” Mü’minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Sonraki Risale: Üçüncü Mevkıf
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

çendan : gerçi
elem : acı, sıkıntı
esbab : sebepler
farz etmek : varsaymak
fazilet : değer, üstünlük
gayr : diğeri, başkası
hakikî : gerçek, doğru
Hâlık-ı Kâinat : evreni ve bütün varlıkları yaratan Allah
haşmet-i rububiyet : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan rablığının haşmeti, görkemi
hususî : özel
hüküm : yargı, karar
ibâd : kullar
ihsânât-ı şahane : padişahın bağış ve iyilikleri
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
meânî : mânâlar
meziyet : üstün özellikler
mükellef etmek : yükümlü tutmak
nazar : bakış, dikkat
nisbeten : kıyasla, oranla
nisbî : kıyaslama ile olan, göreceli
remiz : işaret
sâkıt olmak : düşmek
sukut etmek : düşmek
Sultan-ı Ezel ve Ebed : varlığının başlangıcı ve sonu olmayan kudret ve hakimiyet sahibi Sultan, Allah
suret : şekil, biçim
tasarrufat : herşeyi dilediği gibi kullanma ve yönetme
tefevvuk : üstünlük
teveccüh etmek : yönelmek
ubûdiyet-i hassa : hâlis, samimi kulluk
umum : bütün
umumî : genel
velî : Allah dostu
vesait : vasıtalar
zahiri : görünürde
Yükleniyor...