İşte, madem evsâf-ı âliyedeki hakikî lezzet ve hüsün ve saadet ve kemâl, akran ve ezdâda bakmıyor, belki mezâhir ve müteallikatına bakıyor. Elbette, Hayy-ı Kayyûm ve Hannân-ı Mennân ve Rahîm ve Rahmân olan Zât-ı Zülcemâl ve Kemâlin rahmetindeki cemâl ise, merhumlara bakar.

Merhametine mazhar olanların, hususan Cennet-i bâkiyede nihayetsiz envâ-ı rahmet ve şefkatine mazhar olanların derece-i saadetlerine ve tena’umlarına ve ferahlarına göre, o Zât-ı Rahmânü’r-Rahîm, Ona lâyık bir tarzda bir muhabbet, bir sevmek gibi, Ona lâyık şuûnâtla tabir edilen ulvî, kudsî, güzel, münezzeh mânâları vardır.

“Lezzet-i kudsiye, aşk-ı mukaddes, ferah-ı münezzeh, mesruriyet-i kudsiye“ tabir edilen, izn-i şer’î olmadığından yad edemediğimiz gayet münezzeh, mukaddes şuûnâtı vardır ki, herbiri, kâinatta gördüğümüz ve mevcudat mâbeyninde hissettiğimiz aşk ve ferah ve mesruriyetten nihayetsiz derecelerde daha yüksek, daha ulvî, daha mukaddes, daha münezzeh olduğunu çok yerlerde ispat etmişiz. O mânâların birer lem’asına bakmak istersen, gelecek temsilâtın dürbünüyle bak:

Meselâ, nasıl ki sehâvetli, âlicenap, müşfik bir zât, güzel bir ziyafeti, gayet fakir ve aç ve muhtaç olanlara vermek için, seyahat eden güzel bir gemisine serer. Kendi de üstünde seyreder.

O fukaranın minnettârâne tena’umları ve o aç olanların müteşekkirâne telezzüzleri ve o muhtaç olanların senâkârâne memnuniyetleri, ne derece o kerîm zâtı mesrur ve müferrah eder, ne kadar onun hoşuna gider, anlarsın.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Sonraki Risale: Üçüncü Mevkıf
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akran : denkler, eşit olanlar
âlicenap : yüksek ahlâk sahibi
aşk-ı mukaddes : kutsal aşk
cemâl : güzellik
Cennet-i bâkiye : devamlı ve kalıcı olan Cennet hayatı
derece-i saadet : mutluluk derecesi
envâ-ı rahmet ve şefkat : rahmet ve şefkat çeşitleri
evsâf-ı âliye : yüce vasıflar, özellikler
ezdâd : zıtlar
ferah-ı münezzeh : son derece nezih, temiz sevinç
hakikî : gerçek, doğru
hususan : özellikle
hüsün : güzellik
izn-i şer’î : dinî izin
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kemâl : mükemmellik
kerîm : cömert, ikram sahibi
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak, mukaddes
lem’a : parıltı
lezzet-i kudsiye : kutsal lezzet
mazhar olma : erişme, nail olma
merhum : rahmete kavuşmuş
mesrur : sevinçli, mutlu
mesruriyet : sevinç
mesruriyet-i kudsiye : mukaddes sevinç
mevcudat : varlıklar
mezâhir : görünme ve yansıma yerleri, aynalar
mukaddes : her türlü kusur ve noksandan yüce
müferrah : ferahlı, sevinçli
münezzeh : temiz, kusurlardan arınmış
müşfik : şefkatli
müteallikat : ilgili olanlar, yakınlar
müteşekkirâne : teşekkür ederek
nihayetsiz : sonsuz
rahmet : şefkat, merhamet
saadet : mutluluk
sehâvetli : cömert
senâkârâne : senâ ederek, överek
telezzüz : lezzetlenme
temsilât : temsiller, kıyaslama tarzında benzetmeler
tena’um : nimetlenme
tevziat : dağıtım
Yükleniyor...