Dünyayı, bir misafirhane-i Rahmân olduğunu göstermekle ve dünyadaki mevcudat ise esmâ-i İlâhiyenin âyineleri olduklarını ve masnuatı ise her vakit tazelenen mektubât-ı Samedâniye olduklarını bildirmekle, insanın fenâ-yı dünyadan ve zevâl-i eşyadan ve hubb-u fâniyattan gelen yaralarını güzelce tedavi eder ve evhamın zulümatından kurtarır.

Hem mevt ve eceli, âlem-i berzaha giden ve âlem-i bekâda olan ahbaplara visal ve mülâkat mukaddimesi olarak gösterir. Ehl-i dalâletin nazarında bütün ahbabından bir firak-ı ebedî telâkki ettiği ölüm yaralarını böylece tedavi eder. Ve o firak, ayn-ı lika olduğunu ispat eder.

Hem kabrin âlem-i rahmete ve dâr-ı saadete ve bağıstan-ı cinâna ve nuristan-ı Rahmân’a açılan bir kapı olduğunu ispat etmekle, beşerin en müthiş korkusunu izale edip, en elîm ve kasavetli ve sıkıntılı olan berzah seyahatini en leziz ve ünsiyetli ve ferahlı bir seyahat olduğunu gösterir. Kabir ile ejderha ağzını kapatır, güzel bir bahçeye kapı açar. Yani, kabir ejderha ağzı olmadığını, belki bağistan-ı rahmete açılan bir kapı olduğunu gösterir.

Hem mü’mine der: İhtiyarın cüz’î ise, kendi Mâlikinin irade-i külliyesine işini bırak.1 İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlakın kudretine itimat et.2 Hayatın az ise, hayat-ı bâkiyeyi düşün.3 Ömrün kısa ise, ebedî bir ömrün var, merak etme.4 Fikrin sönük ise, Kur’ân’ın güneşi altına gir, imanın nuruyla bak ki, yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur’ân birer yıldız misillü sana ışık verir.5

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Tâhâ Sûresi, 20:25-27; Mü’min Sûresi, 40:38-45.
2 : bk. Âl-i İmran Sûresi, 3:159, 173; Nisâ Sûresi, 4:81; Mâide Sûresi, 5:23; Enfâl Sûresi, 8:61.
3 : bk. Tevbe Sûresi, 9:38; Yûnus Sûresi, 10:24; Kehf Sûresi, 18:45; 29:64; Lokman Sûresi, 31:33.
4 : bk. Bakara Sûresi, 2:201; Âl-i İmran Sûresi, 3:148; Nisâ Sûresi, 4:77; En’âm Sûresi, 6:32.
5 : bk. Bakara Sûresi, 2:2, 185; Âl-i İmran Sûresi, 3:138; Yûnus Sûresi, 10:57; Yûsuf Sûresi, 12:111.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: İkinci Mevkıf
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahbap : sevgililer, dostlar
âlem-i bekà : devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi
âlem-i berzah : dünya ile âhiret arasındaki kabir âlemi
âlem-i rahmet : rahmet âlemi
âyet-i Kur’ân : Kur’ân âyeti
ayn-ı lika : kavuşmanın ta kendisi
bağıstan-ı cinân : Cennet bahçeleri
bağıstan-ı rahmet : rahmet bahçeleri
dâr-ı saadet : mutluluk yurdu, âhiret
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ecel : ölüm zamanı
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler
elem : acı, sıkıntı, keder
elîm : acı ve sıkıntı veren
emel : arzu, istek
esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimleri
evham : vehimler, kuruntular
fenâ-yı dünya : dünyanın geçiciliği
firak : ayrılık
firak-ı ebedî : sonsuz ayrılık
hadsiz : sınırsız
hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı olan âhiret hayatı
hubb-u fâniyat : fâni olan şeyleri sevme
ihtiyar : irade, tercih, seçme gücü
iktidar : güç, kudret
irade-i külliye : Allah’ın herşeyi kuşatan iradesi
itimat etmek : güvenmek
izale etmek : gidermek
Kadîr-i Mutlak : herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kudret sahibi Allah
kasavetli : üzüntülü, sıkıntılı
leziz : lezzetli
Mâlik : herşeyin sahibi olan Allah
masnuat : san’at eseri varlıklar
mektubat-ı Samedâniye : Allah tarafından gönderilmiş birer mektup gibi, şuur sahiplerine İlâhî san’atı anlatan eserler
mevcudat : varlıklar
mevt : ölüm
misillü : gibi
mukaddime : başlangıç, giriş
mü’min : iman etmiş, Allah’a inanan
mülâkat : kavuşma
müthiş : dehşetli, korkunç
nazar : bakış açısı
nihayetsiz : sonsuz
nur : aydınlık, ışık
nuristan-ı Rahmân : sonsuz rahmet sahibi olan Allah’ın nurlu memleketi
rahmet : şefkat, merhamet
telâkki : anlama, kabul etme
ünsiyetli : dost, canayakın
visal : kavuşma
zevâl-i eşya : varlıkların kaybolup gitmesi
zulümat : karanlıklar
Yükleniyor...