İKİNCİ NOKTA: Mühim bir sırr-ı ehadiyete işaret eder. Şöyle ki: İnsanın nasıl ruhu bütün cesedine öyle bir münasebeti var ki, bütün âzâsını ve eczasını birbirine yardım ettirir. Yani, irade-i İlâhiye cilvesi olan evâmir-i tekvîniye ve o evâmirden vücud-u hâricî giydirilmiş bir kanun-u emrî ve lâtife-i Rabbâniye olan ruh, 1 onların idaresinde, onların mânevî seslerini hissetmesinde ve hâcatlarını görmesinde birbirine mâni olmaz, ruhu şaşırtmaz. Ruha nisbeten uzak, yakın, bir hükmünde; birbirine perde olmaz. İsterse çoğunu birinin imdadına yetiştirir. İsterse bedenin her cüz’ü ile bilebilir, hissedebilir, idare edebilir. Hattâ, çok nuraniyet kesb etmişse, herbir cüz’ü ile görebilir ve işitebilir. Öyle de, 2 وَ ِللهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى Cenâb-ı Hakkın, madem Onun bir kanun-u emri olan ruh, küçük bir âlem olan insan cisminde ve âzâsında bu vaziyeti gösteriyor. Elbette, âlem-i ekber olan kâinatta, o Zât-ı Vâcibü’l-Vücudun irade-i külliyesine ve kudret-i mutlakasına, hadsiz fiiller, hadsiz sadâlar, hadsiz dualar, hadsiz işler, hiçbir cihette Ona ağır gelmez, birbirine mâni olmaz, o Hâlık-ı Zülcelâli meşgul etmez, şaşırtmaz. Bütününü birden görür, bütün sesleri birden işitir. Yakın, uzak birdir. İsterse bütününü birinin imdadına gönderir. Herşey ile herşeyi görebilir, seslerini işitebilir. Ve herşey ile herşeyi bilir, ve hâkezâ...

ÜÇÜNCÜ NOKTA: Hayatın pek mühim bir mahiyeti ve ehemmiyetli bir vazifesi var. Fakat o bahis, Hayat Penceresinde ve Yirminci Mektubun Sekizinci Kelimesinde tafsili geçtiğinden, ona havale edip yalnız bunu ihtar ederiz ki: Hayatta hissiyat suretinde kaynayan memzuç nakışlar, pek çok esmâ ve şuûnât-ı zâtiyeye işaret eder, gayet parlak bir surette Hayy-ı Kayyûmun şuûnât-ı zâtiyesine âyinedarlık eder. Şu sırrın izahı, Allah’ı tanımayanlara ve daha tam tasdik etmeyenlere karşı zamanı olmadığından, kapıyı kapıyoruz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. İsrâ Sûresi, 17:85.
2 : “En yüce sıfatlar Allah’ındır.” Nahl Sûresi, 16:60.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz İkinci Söz / Sonraki Risale: Lemeât
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlât : aletler
âlem-i ekber : en büyük âlem
âzâ : âzalar, organlar
câmid : cansız
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah
cevarih : organlar
cihazât : cihazlar, donanım
cilve : görüntü, akis
cüz’ : kısım, parça
ecza : kısımlar, parçalar
esmâ : isimler
evâmir : emirler
evâmir-i tekvîniye : yaratılışla ilgili emirler
hâcat : ihtiyaçlar
hadsiz : sayısız, sınırsız
hâkezâ : böylece, bunun gibi
Hâlık-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi, herşeyi yoktan yaratan Allah
havas : duygular
hissiyat : hisler, duygular
irade-i İlâhiye : Allah’ın iradesi, dilemesi
irade-i külliye : Allah’ın herşeyi kuşatan iradesi
İsm-i Âzam : Cenâb-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış olanı
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kanun-u emrî : Cenâb-ı Hakkın doğrudan emrinden gelerek vasıtasız işleyen kanunu
kesb etmek : kazanmak
kudret-i mutlaka : Allah’ın sınırsız güç ve iktidarı
lâtife-i Rabbaniye : doğrudan doğruya Allah ile bağ kuran Rabbâni duygu
letâif : lâtifeler, insanın mânevî yapısındaki ince duygular
mahiyet : öz nitelik, esas
mâneviyât : mânâ âlemine ait şeyler
mâni : engel
münasebet : ilişki, bağlantı
nakş-ı âzam : büyük nakış
nisbeten : oranla, kıyasla
nukuş : nakışlar, işlemeler
nuraniyet : nur özelliği
sadâ : ses
sırr-ı ehadiyet : Allah’ın birliğinin ve isimlerinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesinin sırrı
vücud-u haricî : varlık âlemine çıkmış olan; ilim dairesinden çıkıp varlıklar dünyasına geçmiş olan
Zât-ı Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Zât, Allah
Yükleniyor...