On Birinci Sözde beyan edildiği gibi, insan öyle bir nüsha-i câmiadır ki, Cenâb-ı Hak, bütün esmâsını, insanın nefsiyle insana ihsas ediyor. Tafsilâtını başka Sözlere havale edip yalnız Üç Noktayı göstereceğiz.

BİRİNCİ NOKTA: İnsan, üç cihetle esmâ-i İlâhiyeye bir âyinedir.

Birinci vecih: Gecede zulümat nasıl nuru gösterir. Öyle de, insan, zaaf ve acziyle, fakr ve hâcâtıyla, naks ve kusuruyla bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor, ve hâkezâ, pek çok evsâf-ı İlâhiyeye bu suretle âyinedarlık ediyor. Hattâ hadsiz aczinde ve nihayetsiz zaafında, hadsiz a’dâsına karşı bir nokta-i istinad aramakla, vicdan daima Vâcibü’l-Vücuda bakar. Hem nihayetsiz fakrında, nihayetsiz hâcâtı içinde, nihayetsiz maksatlara karşı bir nokta-i istimdad aramaya mecbur olduğundan, vicdan daima o noktadan bir Ganiyy-i Rahîmin dergâhına dayanır. Dua ile el açar. Demek her vicdanda şu nokta-i istinad ve nokta-i istimdad cihetinde iki küçük pencere, Kadîr-i Rahîmin bârgâh-ı rahmetine açılır, her vakit onunla bakabilir.

İkinci vecih âyinedarlık ise: İnsana verilen nümuneler nev’inden cüz’î ilim, kudret, basar, sem’, mâlikiyet, hâkimiyet gibi cüz’iyatla, Kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem’ine, hâkimiyet-i rububiyetine âyinedarlık eder, onları anlar, bildirir. Meselâ, “Ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun mâlikiyim ve idare ediyorum. Öyle de, şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder,” ve hâkezâ...

Üçüncü vecih âyinedarlık ise: İnsan, üstünde nakışları görünen esmâ-i İlâhiyeye âyinedarlık eder. Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfının başında bir nebze izah edilen insanın mahiyet-i câmiasında nakışları zâhir olan yetmişten ziyade esmâ vardır. Meselâ, yaratılışından Sâni, Hâlık ismini ve hüsn-ü takviminden Rahmân ve Rahîm isimlerini ve hüsn-ü terbiyesinden Kerîm, Lâtif isimlerini, ve hâkezâ, bütün âzâ ve âlâtıyla, cihazat ve cevarihiyle, letâif ve mâneviyâtıyla, havas ve hissiyatıyla ayrı ayrı esmânın ayrı ayrı nakışlarını gösteriyor. Demek nasıl esmâda bir İsm-i Âzam var; öyle de, o esmânın nukuşunda dahi bir nakş-ı âzam var ki, o da insandır. Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku. Yoksa hayvan ve câmid hükmünde insan olmak ihtimali var.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz İkinci Söz / Sonraki Risale: Lemeât
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’dâ : düşmanlar
acz : âcizlik, güçsüzlük
bârgâh-ı rahmet : merhamet ve şefkat dilenen yüce makam
basar : görme
cihet : yön
cüz’î : az, ferdî
cüz’iyat : ferdî, küçük şeyler
dergâh : huzur, makam
esmâ : isimler
esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimleri
evsâf-ı İlâhiye : Cenâb-ı Allah’ın Zâtını niteleyen yüce vasıflar
fakr : fakirlik, muhtaçlık
Ganiyy-i Rahîm : sınırsız zenginlik sahibi olan, şefkat ve merhamet sahibi Allah
gınâ : zenginlik
hâcât : ihtiyaçlar
hadsiz : sınırsız, sayısız
hâkezâ : böylece, bunun gibi
hâkimiyet : egemenlik
hâkimiyet-i rububiyet : Rablığın egemenliği; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
hüsn-ü takvim : en güzel şekil, en güzel kıvam
hüsn-ü terbiye : terbiyenin güzelliği
izah : açıklama
Kadîr-i Rahîm : gücü herşeye yeten, rahmeti herşeyi kuşatan Allah
Kadîr-i Zülcelâl : kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
Kâinat Mâliki : evrenin ve yaratılmış herşeyin gerçek sahibi olan Allah
kâinat : evren, yaratılmış herşey
Kerîm : sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan Allah
kudret : güç, iktidar
Lâtif : çok lütuf ve ihsanda bulunan Allah
mahiyet-i câmia : kapsamlı mahiyet, içyapı, nitelik
maksat : istek
mâlik : sahip
mâlikiyet : sahiplik
mevkıf : bölüm, kısım
naks : eksiklik, noksanlık
nebze : parçacık, az miktar
nev’ : tür
nihayetsiz : sonsuz
nokta-i istimdad : yardım alınan nokta
nokta-i istinad : dayanak noktası
nümune : örnek
Rahîm : rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
Rahmân : kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah
rahmet : şefkat, merhamet
Sâni : herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allah
sem’ : işitme
suret : şekil, biçim
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vecih : yön
zaaf : zayıflık, kuvvetsizlik
zâhir : açık, görünen
zulümat : karanlıklar
Yükleniyor...