İşte, bu dört misale binler misali kıyas edebilirsin. “Lemeât” 1 namındaki bir risalede bir kısmına işaret etmişiz.
İşte, felsefenin şu esâsât-ı fâsidesinden ve netâic-i vahîmesindendir ki, İslâm hükemasından İbn-i Sina ve Fârâbî gibi dâhiler, şâşaa-i suriyesine meftun olup, o mesleğe aldanıp o mesleğe girdiklerinden, âdi bir mü’min derecesini ancak kazanabilmişler. Hattâ, İmam-ı Gazâlî gibi bir Hüccetü’l-İslâm, onlara o dereceyi de vermemiş. 2 Hem mütekellimînin mütebahhirîn ulemasından olan Mutezile imamları, ziynet-i surîsine meftun olup o mesleğe ciddî temas ederek aklı hâkim ittihaz ettiklerinden, ancak fâsık, mübtedi’ bir mü’min derecesine çıkabilmişler. Hem üdeba-yı İslâmiyenin meşhurlarından, bedbinlikle maruf Ebu’l-Alâ-i Maarrî ve yetimâne ağlayışıyla mevsuf Ömer Hayyam gibilerin, o mesleğin nefs-i emmâreyi okşayan zevkiyle zevklenmesi sebebiyle, ehl-i hakikat ve kemâlden bir sille-i tahkir ve tekfir yiyip “Edepsizlik ediyorsunuz, zındıkaya giriyorsunuz, zındıkları yetiştiriyorsunuz” diye zecirkârâne tedip tokatlarını almışlar. 3
Hem meslek-i felsefenin esâsât-ı fâsidesindendir ki, ene, kendi zâtında hava gibi zayıf bir mahiyeti olduğu halde, felsefenin meş’um nazarıyla mânâ-yı ismî cihetiyle baktığı için, güya buhar-misal o ene temeyyü edip, sonra ülfet cihetiyle ve maddiyata tevaggul sebebiyle güya tasallüb ediyor. Sonra gaflet ve inkârla o enaniyet tecemmüd eder. Sonra isyanla tekeddür eder, şeffafiyetini kaybeder. Sonra gittikçe kalınlaşıp sahibini yutar. Nev-i insanın efkârıyla şişer. Sonra sair insanları, hattâ esbabı kendine ve nefsine kıyas edip, onlara kabul etmedikleri ve teberrî ettikleri halde birer firavunluk verir.
İşte, felsefenin şu esâsât-ı fâsidesinden ve netâic-i vahîmesindendir ki, İslâm hükemasından İbn-i Sina ve Fârâbî gibi dâhiler, şâşaa-i suriyesine meftun olup, o mesleğe aldanıp o mesleğe girdiklerinden, âdi bir mü’min derecesini ancak kazanabilmişler. Hattâ, İmam-ı Gazâlî gibi bir Hüccetü’l-İslâm, onlara o dereceyi de vermemiş. 2 Hem mütekellimînin mütebahhirîn ulemasından olan Mutezile imamları, ziynet-i surîsine meftun olup o mesleğe ciddî temas ederek aklı hâkim ittihaz ettiklerinden, ancak fâsık, mübtedi’ bir mü’min derecesine çıkabilmişler. Hem üdeba-yı İslâmiyenin meşhurlarından, bedbinlikle maruf Ebu’l-Alâ-i Maarrî ve yetimâne ağlayışıyla mevsuf Ömer Hayyam gibilerin, o mesleğin nefs-i emmâreyi okşayan zevkiyle zevklenmesi sebebiyle, ehl-i hakikat ve kemâlden bir sille-i tahkir ve tekfir yiyip “Edepsizlik ediyorsunuz, zındıkaya giriyorsunuz, zındıkları yetiştiriyorsunuz” diye zecirkârâne tedip tokatlarını almışlar. 3
Hem meslek-i felsefenin esâsât-ı fâsidesindendir ki, ene, kendi zâtında hava gibi zayıf bir mahiyeti olduğu halde, felsefenin meş’um nazarıyla mânâ-yı ismî cihetiyle baktığı için, güya buhar-misal o ene temeyyü edip, sonra ülfet cihetiyle ve maddiyata tevaggul sebebiyle güya tasallüb ediyor. Sonra gaflet ve inkârla o enaniyet tecemmüd eder. Sonra isyanla tekeddür eder, şeffafiyetini kaybeder. Sonra gittikçe kalınlaşıp sahibini yutar. Nev-i insanın efkârıyla şişer. Sonra sair insanları, hattâ esbabı kendine ve nefsine kıyas edip, onlara kabul etmedikleri ve teberrî ettikleri halde birer firavunluk verir.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Bu Lemeât risalesi, Hz. Üstadımızın tensibi ile Sözler mecmuasının nihayetinde derc edilmiştir. (Hizmetindeki talebeleri)
2 : bk. el-Gazâlî, el-Munkızü Mine’d-Dalâl s. 39-40, 46.
3 : bk. İbnü’l-Cevzî, Telbisü İblîs 134-136; Süleyman İbni Abdillah, Şerhu Kitabi’t-Tevhîd s. 616; İbni Teymiyye, Kütübü ve Resailü ve Fetâvâ İbni Teymiyye 7:571, 8:260.
2 : bk. el-Gazâlî, el-Munkızü Mine’d-Dalâl s. 39-40, 46.
3 : bk. İbnü’l-Cevzî, Telbisü İblîs 134-136; Süleyman İbni Abdillah, Şerhu Kitabi’t-Tevhîd s. 616; İbni Teymiyye, Kütübü ve Resailü ve Fetâvâ İbni Teymiyye 7:571, 8:260.
Önceki Risale: Yirmi Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: Otuz Birinci Söz