Aynen öyle de, havanın zerreleri, herbiri birer mektubât-ı Samedâniye, birer antika-i san’at-ı Rabbâniye, birer mu’cize-i kudret, birer hârika-i hikmet olan nebâtât ve eşcar, ezhar ve esmardaki harekât ve hidematları, bir Sâni-i Hakîm-i Zülcelâlin, bir Fâtır-ı Kerîm-i Zülcemâlin emir ve iradesiyle hareket ettiğini; ve toprağın zerreleri dahi, herbiri birer ayrı makine ve destgâh, birer ayrı matbaa, birer ayrı hazine, birer ayrı antika ve Sâni-i Zülcelâlin esmâsını ilân eden birer ayrı ilânnâme ve kemâlâtını söyleyen birer ayrı kaside hükmünde olan o tohumcuklarının, o çekirdeklerinin sünbüllerine, ağaçlarına menşe ve medar olmaları, emr-i 1 كُنْ فَيَكُونُ ’a mâlik, herşey emrine musahhar bir Sâni-i Zülcelâlin emriyle, izniyle, iradesiyle, kuvvetiyle olması, iki kere iki dört eder gibi kat’îdir. Âmennâ.

İKİNCİ MEBHAS: Zerrâtın harekâtındaki vazifelere, hikmetlere küçük bir işarettir.

Evet, akılları gözlerine sukut etmiş maddiyyunların hikmetsiz hikmetleri, abesiyet esasına istinad eden felsefeleri nazarında tesadüfle bağlı olan tahavvülât-ı zerrâtı bütün düsturlarına üssül’esas tutup, masnuat-ı İlâhiyeye masdar göstermişler. Nihayetsiz hikmetlerle müzeyyen masnuatı hikmetsiz, mânâsız, karma karışık birşeye isnad etmeleri ne kadar hilâf-ı akıl olduğunu, zerre miktar şuuru bulunan bilir.

Şimdi, Kur’ân-ı Hakîmin hikmeti nokta-i nazarında tahavvülât-ı zerrâtın pek çok gayeleri, hikmetleri ve vazifeleri vardır.

2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ gibi çok âyetlerle hikmetlerine ve vazifelerine işaret eder. Nümune olarak birkaçına işaret ediyoruz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “(Cenâb-ı Hak) Birşeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.” Yâsin Sûresi, 36:82.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: Otuz Birinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abesiyet : faydasızlık, gayesizlik
âmennâ : inandık
antika : eski ve kıymetli sanat eseri
Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan, şeref ve yücelik sahibi Allah
destgâh : işyeri, tezgâh
düstur : prensip, kural
esmâ : isimler
Fâtır-ı Kerîm-i Zülcemâl : sonsuz güzellik, lütuf ve cömertlik sahibi ve herşeyi hârika üstün sanatıyla yaratan Allah
harekât : hareketler
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, anlamlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
hikmetsiz hikmet : faydasız, gayesiz ilim; felsefe
hilâf-ı akıl : akla aykırı
ilânnâme : ilan panosu
irade : dileme, tercih, istek
isnad etme : dayandırma
istinad : dayanma
kaside : şiir
kat’î : kesin
kemâlât : mükemmellikler
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
maddiyyun : materyalistler, herşeyi maddeye bağlayanlar
mâlik : sahip
mânâ : anlam
masdar : kaynak
masnuat : san’at eseri varlıklar
masnuat-ı İlâhiye : Allah’ın sanatla yarattığı varlıklar
mebhas : bölüm, konu
medar : dayanak, kaynak, sebep
menşe : kaynak
mu’cizât-ı kudret : Allah’ın kudret mu’cizeleri
muhtelif : çeşitli
musahhar : boyun eğmiş
müzeyyen : süslü
nazar : bakış, görüş
nihayetsiz : sonsuz
nokta-i nazar : bakış noktası
nümune : örnek
Sâni-i Zülcelâl : herşeyi san’atla yapan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah
sukut : düşme, alçalma
şuur : bilinç, idrak
tahavvülât-ı zerrât : atomların değişim, dönüşüm ve hareketleri
tecdid : yenileme
tecelliyât-ı icadiye : Allah’ın yarattığı eserler, icad görüntüleri
Yükleniyor...