İşte, müteharrik havanın müteharrik zerresi, ya nebâtâta ve hayvânâta, hattâ meyvelerine ve çiçeklerine giydirilen suretlerin, miktarların teşkilâtını, biçimini bilmesi lâzım geldiği; veyahut onlar bir bilenin emir ve iradesiyle memur olması lâzım geldiği gibi:
Sakin toprak, sakin olan herbir zerresi, bütün çiçekli nebâtâtın ve meyvedar ağaçların tohumlarına medar ve menşe olmak kabil olduğundan, hangi tohum gelse ve o zerrede, yani misliyet itibarıyla bir zerre hükmünde olan bir avuç toprakta kendine mahsus bir fabrika ve bütün levazımatına ve teşkilâtına lâzım bütün cihazatı bulunduğundan, o zerrede ve o zerrenin kulübeciği olan o bir avuç toprakta, eşcar ve nebatat ve çiçekler ve meyveler envâı adedince muntazam mânevî makine ve fabrikaları bulunması; veyahut mu’cizekâr, herşeyi hiçten icad eder ve herşeyin herşeyini ve her cihetini bilir bir ilim ve kudret bulunması lâzımdır; veyahut bir Kadîr-i Mutlak, 1 bir Alîm-i Külli Şeyin 2 emir 3 ve izniyle, 4 havl ve kuvvetiyle 5 o vazifeler gördürülür.
Evet, nasıl ki bir acemî, ham, âmi, âdi, hem kör bir adam Avrupa’ya gitse, bütün fabrikalara, destgâhlara girse, üstadâne kemâl-i intizamla herbir san’atta, herbir binada işler, öyle eserler yapar ki, nihayet derecede hikmetli, san’atlı, herkesi hayrette bırakıyor. Zerre miktar şuuru olan bilir ki, o adam kendi başıyla işlemiyor; belki bir üstad-ı küll ona ders verir, işlettirir.
Hem nasıl ki bir kör, âciz, yerinden kalkamıyor, basit bir kulübeciğinde oturmuş bir adam bulunuyor. Halbuki o kulübeciğe bir dirhem gibi küçük bir taş, kemik ve pamuk gibi birer madde veriliyor. Halbuki o kulübecikten batmanlarla şeker, toplarla çuha, binlerle mücevherat, gayet san’atlı, murassaatlı libaslar, lezzetli taamlar çıkıp gelse, zerre miktar aklı olan demeyecek mi ki, “O adam, gayet mu’cizekâr bir zâtın menşe-i mu’cizâtı olan fabrikasının bir mandalı veyahut miskin bir kapıcısıdır”?
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
2 : bk. Bakara Sûresi, 2:231.
3 : bk. A’râf Sûresi, 7:54; İbRahîm Sûresi, 14:32; Yâsin Sûresi, 36:82.
4 : bk. Bakara Sûresi, 2:255; Âl-i İmran Sûresi, 3:145; Nisâ Sûresi, 4:64; Mâide Sûresi, 5:110; Yûnus Sûresi, 10:100.
5 : bk. Kehf Sûresi, 18:39.





