Evet, insan nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde, sermayesi hiç hükmünde bir şey... Hem nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde, iktidarı hiç hükmünde bir şey... Adeta sermaye ve iktidar dairesi, eli nereye yetişirse o kadardır. Fakat emelleri, arzuları ve elemleri ve belâları ise, dairesi, gözü, hayali nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniştir. İşte bu derece âciz ve zayıf, fakir ve muhtaç olan ruh-u beşere ibadet, tevekkül, tevhid, teslim, ne kadar azîm bir kâr, bir saadet, bir nimet olduğunu, bütün bütün kör olmayan görür, derk eder.

Malûmdur ki, zararsız yol, zararlı yola velev on ihtimalden bir ihtimal ile olsa tercih edilir. Halbuki, meselemiz olan ubûdiyet yolu, zararsız olmakla beraber, ondan dokuz ihtimalle bir saadet-i ebediye hazinesi vardır. Fısk ve sefahet yolu ise hattâ fâsıkın itirafıyla dahi menfaatsiz olduğu halde, ondan dokuz ihtimalle şekavet-i ebediye helâketi bulunduğu, icmâ ve tevatür derecesinde hadsiz ehl-i ihtisasın ve müşahedenin şehadetiyle sabittir ve ehl-i zevkin ve keşfin ihbaratıyla muhakkaktır. Elhasıl, âhiret gibi dünya saadeti dahi ibadette ve Allah’a asker olmaktadır. Öyle ise biz daima “Elhamdü lillâhi ale’t-tâati ve’t-tevfîk”1 demeliyiz ve Müslüman olduğumuza şükretmeliyiz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bize taat ve muvaffakiyet nasip eden Allah’a hamd olsun.
Önceki Risale: İkinci Söz / Sonraki Risale: Dördüncü Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki hayat
azîm : büyük
derk etmek : algılamak, kavramak
ehl-i ihtisas ve müşahede : görünmeyen âlemlere ait hakikatleri bizzat gözleyen ve bu konuda uzmanlaşan kimseler
ehl-i zevk ve keşif : mânevî âlemlerde iman hakikatleri kendilerine açılan ve bu hakikatlerin zevkine erişen kimseler
elem : üzüntü, acı
elhasıl : özetle, sonuç olarak
emel : istek, arzu
fâsık : günahkâr
fısk : günah, günahkârlık
hadsiz : sayısız
helâket : mahvoluş, yok oluş
icma : bir mesele hakkında İslâm âlimlerinin görüş birliğine varması
ihbarat : verilen haberler
iktidar : güç, kudret
malum : bilinen, belli
maruz olmak : uğramak, tesirinde ve karşısında olmak
menfaat : yarar
muhakkak : kesin
ruh-u beşer : insan ruhu
saadet : mutluluk
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
sabit : kesinleşmiş
sefahet : yasak zevklere düşkünlük, beyinsizce davranış, budalalık
şekavet-i ebediye : sonsuz sıkıntı, mutsuzluk
tevatür : güvenilir insanların birbirlerine anlatarak getirdikleri kesin haber
tevekkül : Allah’a dayanma ve güvenme
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
ubûdiyet : Allah’a kulluk
velev : hattâ
Yükleniyor...