Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan sual edilse, “En leziz ve en tatlı haletin nedir?” Belki diyecek: “Aczimi, zaafımı anlayıp validemin tatlı tokatından korkarak yine validemin şefkatli sinesine sığındığım halettir.” Halbuki, bütün validelerin şefkatleri, ancak bir lem’a-i tecellî-i rahmettir. 1 Onun içindir ki, kâmil insanlar, aczde ve havfullahta öyle bir lezzet bulmuşlar ki, kendi havl ve kuvvetlerinden şiddetle teberrî edip Allah’a acz ile sığınmışlar; aczi ve havfı kendilerine şefaatçi yapmışlar.

Diğer ilâç ise, şükür ve kanaat ile talep ve dua ve Rezzâk-ı Rahîmin rahmetine itimaddır. Öyle mi? Evet, bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevâd-ı Kerîmin misafirine fakr ve ihtiyaç nasıl elîm ve ağır olabilir? Belki, fakr ve ihtiyacı, hoş bir iştiha suretini alır; iştiha gibi, fakrın tezyidine çalışır. Onun içindir ki, kâmil insanlar, fakr ile fahretmişler. Sakın yanlış anlama, Allah’a karşı fakrını hissedip yalvarmak demektir. Yoksa fakrını halka gösterip dilencilik vaziyetini almak demek değildir.

Ve o bilet, senet ise, başta namaz olarak, edâ-i ferâiz ve terk-i kebâirdir. Öyle mi? Evet, bütün ehl-i ihtisas ve müşahedenin ve bütün ehl-i zevk ve keşfin ittifakıyla, o uzun ve karanlıklı ebedü’l-âbâd yolunda zad ve zahîre, ışık ve burâk, ancak Kur’ân’ın evâmirini imtisal ve nevâhîsinden içtinab ile elde edilebilir. Yoksa, fen ve felsefe, san’at ve hikmet, o yolda beş para etmez. Onların ışıkları kabrin kapısına kadardır. 2

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Buhârî, Edeb 19; Müslim, Tevbe, 17, 20, 21; Tirmizî, Deavât 99; İbni Mâce, Zühd 35; Dârîmî, Rikak 69; Müsned 2:334, 434, 484, 526, 3:55, 4:312, 5:439.
2 : bk. Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd 5; Tirmizî, Zühd 46; Nesâî, Cenâiz 52; Müsned 3:110.
Önceki Risale: Altıncı Söz / Sonraki Risale: Sekizinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, güçsüzlük
burak : Cennete mahsus bir binek
Cevâd-ı Kerîm : çok cömert, ihsanı ve ikramı bol olan Allah dua
ebedü’l-âbad : sonsuzların sonsuzu, âhiret
edâ-i ferâiz : farzları yapmak
elîm : üzücü, acı verici
evâmir : emirler
fahretmek : övünmek
fakr : fakirlik, ihtiyaç hali
fısk : günah
halet : hal, durum
havfullah : Allah korkusu
havl : güç
hikmet : sadece dünyayı ilgilendiren bilgi, felsefe
içtinab : kaçınma
imtisal : uyma
iştiha : iştah, fazla istek ve arzu
itimad : güvenme
ittifak : birleşme, söz birliği
kâmil : olgun, kemâl ve fazilet sahibi
kanaat : Allah’ın nasip ettiği rızka razı olma, yetinme
kebâir : büyük günahlar
lem’a-i tecellî-i rahmet : Allah’ın şefkat ve merhametinin parıltısı
leziz : lezzetli
nefis : kişinin kendisi
nevâhî : yasaklar
rahmet : şefkat, merhamet
Rezzâk-ı Rahîm : herşeyin rızkını veren, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
sefahet : yasak zevk ve eğlenceye düşkünlük; beyinsizlik, budalalık
sîne : göğüs
sofra-i nimet : nimet sofrası
suret : şekil
şefaatçi : af için aracılık eden
şükür : Allah’a karşı minnet duyma, teşekkür etme
talep : isteme
teberrî etmek : uzaklaşmak
terk-i kebâir : büyük günahları terketmek
tezyid : artırma, çoğaltma
valide : anne
zaaf : zayıflık
zad ve zahîre : azık, yolda yenilecek ve içilecek şeyler
zevâl : geçip gitme, kaybolma
Yükleniyor...