İşte, ey gençliğinde gülmüş, şimdi güldüğüne ağlayan nefsim! Bil: O bîçâre asker ise, sensin ve insandır. Ve o arslan ise eceldir. Ve o darağacı ise ölüm ve zevâl ve firaktır ki, gece-gündüzün dönmesinde her dost veda eder, kaybolur. Ve o iki yara ise, birisi müz’iç ve hadsiz bir acz-i beşerî, diğeri elîm, nihayetsiz bir fakr-ı insanîdir. Ve o nefy ve yolculuk ise, âlem-i ervahtan, rahm-ı mâderden, sabâvetten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihandır. Ve o iki tılsım ise, Cenâb-ı Hakka iman ve âhirete imandır.

Evet, şu kudsî tılsım ile ölüm, insan-ı mü’mini zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna, huzur-u Rahmân’a götüren bir musahhar at ve burâk suretini alır. Onun içindir ki, ölümün hakikatini gören kâmil insanlar, ölümü sevmişler, daha ölüm gelmeden ölmek istemişler. 1 Hem zevâl ve firak, memat ve vefat ve darağacı olan mürur-u zaman, o iman tılsımı ile, Sâni-i Zülcelâlin taze taze, renk renk, çeşit çeşit mucizât-ı nakşını, havârık-ı kudretini, tecelliyât-ı rahmetini kemâl-i lezzetle seyir ve temâşâya vasıta suretini alır.

Evet, güneşin nurundaki renkleri gösteren âyinelerin tebeddül edip tazelenmesi ve sinema perdelerinin değişmesi, daha hoş, daha güzel manzaralar teşkil eder. Ve o iki ilâç ise, biri sabır ile tevekküldür; Hâlıkının kudretine istinad, hikmetine itimaddır. Öyle mi?

Evet, emr-i 2 كُنْ فَيَكُونُ ’a mâlik bir Sultan-ı Cihana acz tezkeresiyle istinad eden bir adamın ne pervası olabilir? Zira en müthiş bir musibet karşısında اِنَّا ِللّٰهِ وَاِنَّاۤ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ3 deyip itminân-ı kalble Rabb-i Rahîmine itimad eder. Evet, ârif-i billâh aczden, mehâfetullahtan telezzüz eder. Evet, havfta lezzet vardır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Yûsuf Sûresi, 12:101.
2 : “(Allah birşeyin olmasını murad ettiği zaman, O sadece) ‘Ol’ der, o da oluverir.” Bakara Sûresi, 2:117; Yâsin Sûresi, 36:82.
3 : “(Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına musibet geldiğinde,) ‘Biz Allah’ın kullarıyız; yine Ona döneceğiz’ (derler).” Bakara Sûresi, 2:156.
Önceki Risale: Altıncı Söz / Sonraki Risale: Sekizinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, güçsüzlük
âhiret : öteki dünya
âlem-i ervah : ruhlar âlemi
ârif-i billâh : Allah’ı tanıyan
âyine : ayna
berzah : kabir âlemi
bostan-ı cinân : Cennet bahçesi
burak : Cennete mahsus bir binek
darağacı : idam sehpası
fakr-ı insanî : insanın fakirliği
firak : ayrılık
hakikat : gerçek mahiyet, esas, içyüz
Hâlık : herşeyi yoktan yaratan Allah
havf : korku
huzur-u Rahmân : Allah’ın huzuru
insan-ı mü’min : Allah’a inanan insan
istinad : dayanma
itminan-ı kalb : kalben tam kanaatle inanma
kâmil : olgun, kemâl ve fazilet sahibi
kemâl-i lezzet : tam lezzet alarak
kudret : güç, iktidar
kudsî : kutsal, mukaddes
mâlik : sahip
mehâfetullah : Allah’tan korkma
memat : ölümler
mu’cizât-ı nakş : sanatla işlenmiş nakış mucizeleri
musahhar : boyun eğmiş
mürur-u zaman : zamanın geçmesi
nefy : gönderilme, sürgün
nur : ışık
perva : korku
Rabb-i Rahîm : sonsuz merhamet ve şefkat sahibi ve herşeyi terbiye ve idare eden Allah
rahm-i mâder : anne karnı
sabâvet : çocukluk
Sâni-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi sanatkâr, Allah
sefer-i imtihan : imtihan yolculuğu
sırat : Cennete gidebilmek için herkesin üzerinden geçmesi gereken, Cehennem üzerinde kurulmuş köprü
Sultan-ı Cihan : dünyanın sultanı Allah
suret : şekil, biçim
tebeddül etmek : değişmek
tecelliyât-ı rahmet : rahmet yansımaları
telezzüz : lezzet alma, lezzetlenme
temâşa : hoşlanarak bakma
teşkil etmek : meydana getirmek
tevekkül : Allah’a dayanma ve güvenme
tezkere : belge
tılsım : sır, gizem
zevâl : geçip gitme, kaybolma
zindan-ı dünya : dünya hapsi
Yükleniyor...