Hâtime


Şu acz, fakr, şefkat, tefekkür tarikindeki Dört Hatvenin izahatı, hakikatin ilmine, şeriatin hakikatine, Kur’ân’ın hikmetine dair olan yirmi altı adet Sözlerde geçmiştir. Yalnız, şurada bir iki noktaya kısa bir işaret edeceğiz. Şöyle ki:

Evet, şu tarik daha kısadır. Çünkü dört hatvedir. Acz, elini nefisten çekse, doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelâle verir. Halbuki, en keskin tarik olan aşk, nefisten elini çeker, fakat mâşuk-u mecazîye yapışır. Onun zevâlini bulduktan sonra Mahbûb-u Hakikîye gider.

Hem şu tarik daha eslemdir. Çünkü nefsin şatahat ve bâlâpervâzâne dâvâları bulunmaz. Çünkü, acz ve fakr ve kusurdan başka nefsinde bulmuyor ki, haddinden fazla geçsin.

Hem bu tarik daha umumî ve cadde-i kübrâdır. Çünkü, kâinatı, ehl-i vahdetü’l-vücud gibi, huzur-u daimî kazanmak için idama mahkûm zannedip Lâ mevcude illâ Hû hükmetmeye veyahut ehl-i vahdetü’ş-şuhud gibi, huzur-u daimî için kâinatı nisyan-ı mutlak hapsinde hapse mahkûm tahayyül edip Lâ meşhude illâ Hû demeye mecbur olmuyor.

Belki, idamdan ve hapisten gayet zâhir olarak Kur’ân affettiğinden, o da sarf-ı nazar edip ve mevcudatı kendileri hesabına hizmetten azlederek Fâtır-ı Zülcelâl hesabına istihdam edip Esmâ-i Hüsnâsının mazhariyet ve âyinedarlık vazifesinde istimal ederek, mânâ-yı harfî nazarıyla onlara bakıp, mutlak gafletten kurtulup huzur-u daimîye girmektir; herşeyde Cenâb-ı Hakka bir yol bulmaktır. Elhasıl, mevcudatı mevcudat hesabına hizmetten azlederek, mânâ-yı ismiyle bakmamaktır.
« Önceki Sayfa  |
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Söz / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, güçsüzlük
âyinedarlık : aynalık
azletmek : ayırmak, uzaklaştırmak
bâlâpervâzâne : yüksekten konuşarak, atıp tutarak
cadde-i kübrâ : büyük cadde
ehl-i vahdetü’l-vücud : Allah’tan başka varlık olmadığı, herşeyin Allah’ın tecellîsi olduğunu kabul edenler
ehl-i vahdetü’ş-şuhud : görünen herşeyin Allah’ın varlığını gösterdiğini söyleyen kimseler
elhasıl : özetle, sonuç olarak
eslem : en güvenli
Esmâ-i Hüsnâ : Allah’ın güzel isimleri
fakr : fakirlik, ihtiyaç hali
Fâtır-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet sahibi ve herşeyi harika san’atıyla yaratan Allah
gaflet : umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma
had : sınır, çizgi, yetki
hakikat : gerçek
hâtime : sonuç, son bölüm
hatve : basamak, mertebe
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
huzur-u daimî : sürekli olarak Allah’ın huzurunda bulunduğunun bilinci içinde olma
hükmetmek : kesin bir yargıya varmak
idam : yok etme
Kadîr-i Zülcelâl : kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
Lâ meşhude illâ Hû : Allah’tan başka görülen hiçbir şey yoktur
Lâ mevcude illâ Hû : Ondan başka hiçbir varlık yok
Mahbûb-u Hakikî : sevilen ve gerçek anlamda sevilmeye lâyık olan Allah
mânâ-yı harfî : bir şeyin kendisini değil de san’atkârını, ustasını, sahibini bilip tanıtan mâna
mânâ-yı ismî : bir şeyin sahibine değil de, bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı
mâşuk-u mecazî : gerçek sevgiye layık olmadığı halde aşık olunan şeyler
mazhariyet : ayna olma, görünme yeri
sarf-ı nazar : görmezlikten gelmek
şatahat : mânevî sarhoşluk ve cezbe halindeyken söylenen şeriata aykırı sözler
şeriat : Allah tarafından bildirilen İlâhî emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi
Yükleniyor...