Herşey, nefsinde mânâ-yı ismiyle fânidir, mefkuttur, hâdistir, mâdumdur. Fakat mânâ-yı harfiyle ve Sâni-i Zülcelâlin esmâsına âyinedarlık cihetiyle ve vazifedarlık itibarıyla şahittir, meşhuddur, vâciddir, mevcuttur.

Şu makamda tezkiyesi ve tathiri şudur ki: Vücudunda adem, ademinde vücudu vardır. Yani, kendini bilse, vücut verse, kâinat kadar bir zulümat-ı adem içindedir. Yani, vücud-u şahsîsine güvenip Mûcid-i Hakikîden gaflet etse, yıldız böceği gibi bir şahsî ziya-yı vücudu, nihayetsiz zulümât-ı adem ve firaklar içinde bulunur, boğulur. Fakat enâniyeti bırakıp, bizzat nefsi hiç olduğunu ve Mûcid-i Hakikînin bir âyine-i tecellîsi bulunduğunu gördüğü vakit, bütün mevcudatı ve nihayetsiz bir vücudu kazanır. Zira, bütün mevcudat, esmâsının cilvelerine mazhar olan Zât-ı Vâcibü’l-Vücudu bulan, herşeyi bulur.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Söz / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

firak : ayrılık
mânâ-yı harfî : bir şeyin kendisini değil de san’atkârını, ustasını, sahibini bilip tanıtan mâna
mevcut : varlık
Mûcid-i Hakikî : gerçek var edici, yaratıcı olan Allah
nefis : insanın kendisi
nihayetsiz : sonsuz
Sâni-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi san’atkâr, Allah
şahsî : kişisel
tathir : temizleme
tezkiye : arındırma, temizleme
vâcid : var eden, vücuda getiren
vücud : varlık
vücud-u şahsî : kendi kişisel varlığı
Zât-ı Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve yokluğu asla düşünülemeyen Zât, Allah
ziya-yı vücud : varlık ışığı
zulümât-ı adem : yokluk karanlığı
Yükleniyor...