أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ 1 Âyâ, acaba muhakemesiz, âmi kâfirler gibi, sana şair mi diyorlar? Senin helâketini mi bekliyorlar? Sen de: “Bekleyiniz, ben de bekliyorum.” Senin parlak, büyük hakikatlerin şiirin hayalâtından münezzeh ve tezyinatından müstağnidir.

أَمْ تَاْمُرُهُمْ اَحْلاَمُهُمْ بِهٰذَا 2 Yahut, acaba akıllarına güvenen akılsız feylesoflar gibi, “Aklımız bize yeter” deyip sana ittibâdan istinkâf mı ederler? Halbuki, akıl ise sana ittibâı emreder. Çünkü bütün dediğin makuldür. Fakat akıl kendi başıyla ona yetişemez.

اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ 3 Yahut inkârlarına sebep, tâği zalimler gibi, Hakka serfuru etmemeleri midir? Halbuki, mütecebbir zalimlerin rüesaları olan Firavunların, Nemrudların akıbetleri malûmdur.

اَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ بَلْ لاَ يُؤْمِنُونَ 4 Veyahut yalancı, vicdansız münafıklar gibi, “Kur’ân senin sözlerindir” diye seni itham mı ediyorlar? Halbuki, tâ şimdiye kadar Muhammedü’l-Emin diyerek, içlerinde seni en doğru sözlü biliyorlardı. Demek onların imana niyetleri yoktur. Yoksa Kur’ân’ın âsâr-ı beşeriye içinde bir nazirini bulsunlar.

اَم خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَىْءٍ 5 Veyahut, kâinatı abes ve gayesiz itikad eden felâsife-i abesiyyun gibi, kendilerini başıboş, hikmetsiz, gayesiz, vazifesiz, hâlıksız mı zannediyorlar? Acaba gözleri kör olmuş, görmüyorlar mı ki, kâinat baştan aşağıya kadar hikmetlerle müzeyyen ve gayelerle müsmirdir ve mevcudat, zerrelerden güneşlere kadar vazifelerle muvazzaftır ve evâmir-i İlâhiyeye musahharlardır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Yoksa onlar “O bir şâirdir, biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz” mu diyorlar?” Tûr Sûresi, 52:30.
2 : “Yoksa bunu onlara akılları mı söylüyor?” Tûr Sûresi, 52:32.
3 : “Yoksa onlar sırf bir azgınlar gürûhu mudur?” Tûr Sûresi, 52:32.
4 : “Yahut Kur’ân’ı kendisi mi uydurdu diyorlar? Doğrusu onların iman etmeye niyetleri yoktur.” Tûr Sûresi, 52:33.
5 : “Yoksa onlar bir yaratıcı olmaksızın mı yaratıldılar?” Tûr Sûresi, 52:35.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Dördüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Altıncı Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abes : boş ve faydasız
akıbet : son, netice
âmi : cahil
âsâr-ı beşeriye : insan eserleri
âyâ : acaba
evâmir-i İlâhiye : Allah’ın emirleri
felâsife-i abesiyyun : içi kof olan faydasız felsefeyle uğraşan filozoflar
feylesof : felsefeci
hakikat : gerçek, doğru
hâlık : yaratıcı
hayalât : hayaller
helâket : yok oluş
hikmet : herşeyin bir gayeye yönelik olarak, anlamlı ve tam yerli yerinde olması
istinkâf etmek : kabul etmemek, çekimser kalmak
itham : suçlama
itikad etmek : inanmak
ittibâ : tabi olma, uyma
kâinat : evren, yaratılmış herşey
makul : akla uygun
malûm : bilinen
mevcudat : varlıklar
muhakemesiz : akıl yürütüp doğru netice elde edemeyen
Muhammedü’l-Emin : güvenilir Muhammed
musahhar : boyun eğen
muvazzaf : vazifeli, görevli
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen
münezzeh : kusur ve eksiklikten yüce, temiz
müsmir : meyveli
müstağnî : ihtiyaç duymayan
mütecebbir : zorba
müzeyyen : süslü
nazir : benzer
rüesa : reisler, başkanlar
serfuru : baş eğme
tâği : azgın
tezyinat : süslemeler
zerre : atom
Yükleniyor...