Bununla beraber, kâinatın herbir âleminde, herbir taifesinde Esmâ-i Hüsnâdan bir ismin ünvanı tecellî eder. O isim o dairede hâkimdir; başka isimler orada ona tâbidirler, belki onun zımnında bulunurlar.

Hem mahlûkatın herbir tabakasında, az ve çok, küçük ve büyük, has ve âmm, herbirisinde has bir tecellî, has bir rububiyet, has bir isimle cilvesi vardır. Yani, o isim herşeye muhit ve âmm olduğu halde, öyle bir kast ve ehemmiyetle birşeye teveccüh eder; güya o isim yalnız o şeye hastır.

Hem, bununla beraber, Hâlık-ı Zülcelâl herşeye yakın olduğu halde, yetmiş bine yakın nuranî perdeleri vardır. Meselâ, sana tecellî eden Hâlık isminin, mahlûkıyetindeki cüz’î mertebesinden tut, tâ bütün kâinatın Hâlıkı olan mertebe-i kübrâ ve ünvan-ı âzama kadar ne kadar perdeler bulunduğunu kıyas edebilirsin. Demek, bütün kâinatı arkada bırakmak şartıyla mahlûkıyetin kapısından Hâlık isminin müntehâsına yetişirsin, daire-i sıfâta yanaşırsın.

Madem perdelerin birbirine temâşâ eder pencereleri var. Ve isimler birbiri içinde görünüyor. Ve şuûnât birbirine bakar. Ve temessülât birbiri içine girer. Ve ünvanlar birbirini ihsas eder. Ve zuhurat birbirine benzer. Ve tasarrufat birbirine yardım edip itmam eder. Ve rububiyetin mütenevvi terbiyeleri birbirine imdat edip muavenet eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Beşinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya
âmm : genel
cilve : görünme, yansıma
daire-i sıfât : sıfat dairesi
ef’âl : fiiller, işler
Esmâ-i Hüsnâ : Allah’ın en güzel isimleri
hâkezâ : böylece, bunun gibi
hâkim : hüküm sahibi, hükmeden, galip
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
haşmetnümâ : ihtişamlı, görkemli
ihsas : hissettirme, hatırlatma
ikmal etme : tamamlama
imdat : yardıma yetişme
itmam : tamamlama
kast : amaç, hedef
kudret : güç, iktidar
mahlûkat : yaratıklar
mahlûkıyet : yaratılmışlık
masnuât : sanat eseri varlıklar
mertebe-i kübrâ : en büyük mertebe
muavenet : yardım
muhit : kuşatan, kapsayıcı
mukaddes : kutsal, her türlü kusur ve eksiklikten yüce
müntehâ : en son nokta
mütenevvi : çeşitli
nuranî : nurlu
taife : topluluk, grup
tasarrufât : tasarruflar, dilediği gibi kullanma ve yönetme
tecellî : yansıma
tecelliyât : tecellîler, yansımalar
temâşâ etmek : bakmak, seyretmek
temessül : görüntünün belirmesi
temessülât : görüntülerin belirmesi
teveccüh : yönelme
ünvan-ı âzam : en büyük ünvan
zımn : iç taraf
zuhurât : görünümler, meydana çıkmalar
Yükleniyor...