Elbette gerektir ki, Cenâb-ı Hakkı bir isim, bir unvanla, bir rububiyetle, ve hâkezâ, tanısa, başka ünvanları, rububiyetleri, şe’nleri içinde inkâr etmesin. Belki, herbir ismin cilvesinden sair esmâya intikal etmezse zarar eder. Meselâ, Kadîr ve Hâlık isminin eserini görse, Alîm ismini görmezse, gaflet ve tabiat dalâletine düşebilir. Belki lâzım gelir ki, onun nazarı, daima karşısında Hüve, Hüvallah okusun, görsün. Onun kulağı herşeyden قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ 1 dinlesin, işitsin. Onun lisanı Lâ ilâhe illâhû beraber mîzened âlem desin, ilân etsin.

İşte, Kur’ân-ı Mübîn, اَللهُ لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ لَهُ اْلاَسْمَاۤءُ الْحُسْنٰى 2 fermanıyla, zikrettiğimiz hakikatlere işaret eder.

Eğer o yüksek hakikatleri yakından temâşâ etmek istersen, git, fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor. “Ne diyorsunuz?” de. Elbette “Yâ Celîl, yâ Celîl, yâ Azîz, yâ Cebbâr“ dediklerini işiteceksin.

Sonra, deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanattan ve yavrulardan sor. “Ne diyorsunuz?” de. Elbette “Yâ Cemîl, yâ Cemîl, yâ Rahîm, yâ Rahîm“ diyecekler.HAŞİYE

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “De ki: O Allah birdir.” İhlâs Sûresi, 112:1.
2 : “O Allah ki, Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler Onundur.” Tâhâ Sûresi, 20:8.
HAŞİYE : Hattâ birgün kedilere baktım. Yalnız yemeklerini yediler, oynadılar, yattılar. Hatırıma geldi: “Nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübarek denilir?” Sonra gece yatmak için uzandım. Baktım, o kedilerden birisi geldi, yastığıma dayandı, ağzını kulağıma getirdi, sarih bir surette “Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm“ diyerek, güya hatırıma gelen itirazı ve tahkiri, taifesi namına reddedip yüzüme çarptı. Aklıma geldi: “Acaba şu zikir bu ferde mi mahsustur, yoksa taifesine mi âmmdır? Ve işitmek yalnız benim gibi haksız bir muterize mi münhasırdır, yoksa herkes dikkat etse bir derece işitebilir mi?” Sonra, sabahleyin başka kedileri dinledim. Çendan onun gibi sarih değil; fakat mütefavit derecede aynı zikri tekrar ediyorlar. Bidâyette hırhırları arkasında “Yâ Rahîm“ fark edilir. Git gide hırhırları, mırmırları aynı “Yâ Rahîm“ olur; mahreçsiz, fasih bir zikr-i hazîn olur. Ağzını kapar, güzel “Yâ Rahîm“ çeker. Yanıma gelen ihvanlara hikâye ettim. Onlar dahi dikkat ettiler, “Bir derece işitiyoruz” dediler. Sonra kalbime geldi: “Acaba şu ismin vech-i tahsisi nedir? Ve niçin insan şivesiyle zikrederler, hayvan lisanıyla etmiyorlar?” Kalbime geldi: Şu hayvanlar çocuk gibi çok nazdar ve nazik ve insana karışık bir arkadaş olduğundan, çok şefkat ve merhamete muhtaçtırlar. Okşandığı vakit, hoşlarına giden taltifleri gördükleri zaman, o nimete bir hamd olarak, kelbin hilâfına olarak esbabı bırakıp, yalnız kendi Hâlık-ı Rahîminin rahmetini kendi âleminde ilân ile, nevm-i gaflette olan insanları ikaz ve “Yâ Rahîm“ nidâsıyla, kimden medet gelir ve kimden rahmet beklenir, esbapperestlere ihtar ediyorlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Beşinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Alîm : herşeyi sonsuz ilmiyle bilen Allah
âmm : genel
Azîz : izzet, şeref ve yücelik sahibi Allah
bidâyet : başlangıç
Cebbâr : azamet ve yücelik sahibi, yarattıklarına istediğini yaptıran Allah
Celîl : sonsuz derecede haşmet, yücelik ve azamet sahibi Allah
Cemîl : sonsuz güzellik sahibi olan Allah
cilve : görünme, yansıma
çendan : gerçi
dalâlet : inançsızlık, hak yoldan sapkınlık
esmâ : isimler
fasih : güzel, açık ve düzgün konuşan
ferman : buyruk
gaflet : umursamazlık; âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız davranma hali
güya : sanki
hakikat : gerçek, doğru
Hâlık : herşeyi var eden, yaratıcı Allah
hayvanat : hayvanlar O, Allah
ihvan : kardeşler
inkâr : kabul etmeme, inanmama
intikal : geçme, farkına varma
Kadîr : sonsuz güç ve kudret sahibi Allah
Kur’ân-ı Mübîn : hak ve hakikati açıklayan Kur’ân
Lâ ilâhe illâ Hû beraber mîzened âlem : bütün âlem hep beraber “Allah’tan başka ilâh yoktur” der
mahreçsiz : harfleri doğru çıkarmadan
mahsus : özel, has
muteriz : itiraz eden
mübarek : bereketli, hayırlı
münhasır : ait, sınırlı
mütefavit : farklı farklı
nazar : bakış, dikkat
Rahîm : rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
sair : diğer
sarih : açık
suret : şekil, biçim
şefkat : karşılıksız sevgi ve merhamet
tabiat : doğa, canlı cansız varlıklar, maddî âlem
tahkir : hor görme
taife : kavim, grup
temâşâ etmek : seyretmek
vech-i tahsis : tahsis yönü, has kılma sebebi
zelzele : deprem, sarsıntı
zemin : yeryüzü
zikir : Allah’ı anma
zikretmek : bildirmek, anmak
zikr-i hazîn : içli zikir, mânevî hüzün veren zikir
Yükleniyor...