Fâtır-ı Hakîm, onların mânevî dualarını kabul edip ki, bir taifenin tohumlarına kıldan kanatçıklar verir; her tarafa uçup gidiyorlar, taifeleri namına esmâ-i İlâhiyeyi okutturuyorlar (ekser dikenli nebâtat ve bir kısım sarı çiçeklerin tohumları gibi).

Ve bir kısmına da, insana lâzım veya hoşuna gidecek güzel et veriyor, insanı ona hizmetkâr edip her tarafa ekiyor. Bazı taifelerine de, hazmolmayacak sert bir kemik üstünde hayvanlar yutacak bir et veriyor ki, hayvanlar onu çok taraflara dağıtıyorlar. Bazılara da çengelcikleri verip her temas edene yapışıyor; başka yerlere giderek taifesinin bayrağını dikerler, Sâni-i Zülcelâlin antika san’atını teşhir ediyorlar. Ve bir kısmına da-acı düvelek denilen nebâtat gibi-saçmalı tüfek gibi bir kuvvet verir ki, vakti geldiği zaman onun meyvesi olan hıyarcık düşer, saçmalar gibi birkaç metre yerlere tohumcuklarını atar, zer’ eder, Fâtır-ı Zülcelâlin zikir ve tesbihini kesretli lisanlarla söylettirmeye çalışırlar. Ve hâkezâ, kıyas et.

Fâtır-ı Hakîm ve Kadîr-i Alîm, kemâl-i intizamla, herşeyi güzel yaratmış, güzel teçhiz etmiş, güzel gayelere tevcih etmiş, güzel vazifelerle tavzif etmiş, güzel tesbihat yaptırıyor, güzel ibadet ettiriyor.Ey insan! İnsan isen, şu güzel işlere tabiatı, tesadüfü, abesiyeti, dalâleti karıştırma, çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma.

Dördüncü kısım insandır. Şu kâinat sarayında bir nevi hademe olan insanlar hem melâikeye benzer, hem hayvânâta benzer. Melâikeye, ubûdiyet-i külliyede, nezaretin şümulünde, marifetin ihatasında, Rububiyetin dellâllığında meleklere benzer. Belki insan daha câmi’dir. Fakat insanın şerîre ve iştihalı bir nefsi bulunduğundan, melâikenin hilâfına olarak, pek mühim terakkiyat ve tedenniyâta mazhardır. Hem insan, amelinde nefsi için bir haz ve zâtı için bir hisse aradığı için, hayvana benzer.

Öyle ise insanın iki maaşı var: Biri cüz’îdir, hayvanîdir, muacceldir. İkincisi melekîdir, küllîdir, müecceldir. Şimdi, insanın vazifesiyle maaşı ve terakkiyat ve tedenniyâtı, geçen yirmi üç adet Sözlerde kısmen geçmiştir. Hususan On Birinci ve Yirmi Üçüncüde daha ziyade beyan edilmiş.

Onun için şurada ihtisar ederek kapıyı kapıyoruz. Erhamürrâhimînden, rahmet kapılarını bize açmasını ve şu Sözün tekmiline tevfikini refik eylemesini niyaz ile kusurumuzun ve hatamızın affını talep ile hatmediyoruz.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Beşinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abesiyet : faydasızlık ve gayesizlik
amel : iş, fiil
câmi’ : toplayıcı, kapsamlı
cüz’î : az, küçük, ferdî
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
dellâllık : ilancılık, rehberlik
ekser : pekçok
esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimleri
Fâtır-ı Hakîm : herşeyi hikmetle ve harika üstün sanatıyla yaratan Allah
Fâtır-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeyi üstün sanatıyla yoktan yaratan Allah
hademe : hizmetçi
hâkezâ : bunun gibi
hayvânât : hayvanlar
hayvanî : canlıya ait
haz : zevk, hoşlanma
hilâf : ters, zıt
hizmetkâr : hizmetçi
ihata : kuşatma, içine alma
iştihalı : fazla arzulu ve istekli
Kadîr-i Alîm : herşeyi bilen ve herşeye gücü yeten Allah
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kemâl-i intizam : tam bir düzenlilik
kesretli : çok
lisan : dil
marifet : Allah’ı bilme, tanıma
mazhar : sahip olma
melâike : melekler
muaccel : peşin, hemen verilen
mühim : önemli
nebâtât : bitkiler
nefis : insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet
nevi : tür, çeşit
nezaret : gözetim
rububiyet : Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
Sâni-i Zülcelâl : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah
şerîr : şerli, kötülük yapan
şümul : kapsamlılık
tabiat : canlı cansız varlıklar, maddî alem; materyalist düşünce
taife : topluluk, grup
tavzif etmek : görevlendirmek
teçhiz etmek : donatmak
tedenniyât : alçalmalar, gerilemeler
terakkiyat : ilerlemeler, yükselmeler
tesbih/tesbihat : Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına layık ifadelerle anma
teşhir etmek : sergilemek
tevcih etmek : yöneltmek
ubûdiyet-i külliye : geniş kapsamlı kulluk
zât : kendisi
zer’ etmek : ekmek, dikmek
zikir : Allah’ı anma
Yükleniyor...